31 Mayıs 2012 Perşembe

Atanamayan Öğretmenlere Müjde!


Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Mehmet Akif İnan İlköğretim Okulu'nun resmi açılış töreninde yaptığı konuşmasına, bu okula Mehmet Akif İnan isminin verilmesine katkı sağlayanlara teşekkür ederek başladı.

Milli Eğitim Bakanlığı ve eğitim sisteminde yapılan değişiklikler hakkında bilgi veren Dinçer, Fatih Projesi'nin pilot uygulamalarını, Okullar Hayat Olsun Projesi'ni başlattıklarını, '4 4 4' kanunu çıkardıklarını, Milli Güvenlik Dersi'ni kaldırdıklarını, 19 Mayıs ile ilgili yeni düzenleme yaptıklarını anlattı.

Dinçer, eğitim sistemindeki kapalı çalışmaya son verildiğini, öğretmenlerin sürece dahil edildiğini, tek tip hizmet anlayışından vazgeçildiğini belirterek, "Toplumun farklı kesimlerinin, farklı dinden, farklı etnik kökenden, farklı mezhepten insanların da beklentilerinin karşılanabildiği bir eğitim kurgulamaya çalışıyoruz" diye konuştu.

"SANKİ HER ŞEY MÜKEMMELDİ"

'4 4 4' kanuna ilişkin 'öğretmen, derslik yetmeyecek, programlar ağır zaten' türünden bahaneler uydurulduğunu ifade eden Dinçer, "Onların hepsi bizim sorunumuz, hükümetin sorunudur. Biz zaten son 10 yıldır derslik, öğretmen meselesini çözmek için çalışmadık mı? Müfredatla ilgili iyileştirmeler için çalışmıyor muyuz? Sanki her şey çok mükemmeldi, dört dörtlüktü ama yeni çıkardığımız kanunla bütün bunlarda olumsuz sonuçlar alacakmışız, sanki çok başarılıydık, küresel düzeyde çocuklarımız rekabet avantajına sahipti, PISA sınavlarında ilk beşteydik ve şimdi bu değişiklikleri yaparsak kötüye gidecekmiş gibi" dedi.

"DERSLİK İHTİYACIMIZ 173 BİNE ÇIKTI"

Zaten derslik ihtiyacının bulunduğunu bildiren Dinçer, "Bizim zaten tüm Türkiye'deki hedefimiz itibarıyla bakıldığında derslik başına 30 öğrenciye ulaşmak için yaklaşık 160 bin dersliğe ihtiyacımız vardı. Bu ihtiyacımız 173 bine çıktı. Bu çok büyük bir değişiklik mi? Yüzde 10 etkiledi belki de. Ama biz bu yüzde 10'u kapatacak şekilde son birkaç yıldır tedbir almaya çalışmıştık. 2012'de yapılan dersliklerle bu yüzde 10'u çoktan telafi etmiş olacağız" diye konuştu.

Çocukların okullara erken yaşta gitmesiyle ilgili ciddi tereddütler oluşturulduğunu da ifade eden Dinçer, şunları kaydetti: "Bu tereddüt bizim vatandaşımızın aklında yok. Çocuğunu gönderecek onu ben biliyorum. Özellikle muhalefet ve eğitime ideolojik gözle bakanların, bu yöndeki tereddütleri yaygınlaştırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Biz zaten Türkiye'de 68'inci ayını doldurmuş çocuklarımızı bugüne kadar eğitime alıyorduk. 68 ayını doldurmuş çocuklarımızı, velilerimiz yüzde 90'ından fazlası zaten gönüllü olarak okula gönderiyordu. Şimdi bunu 66 aya çektik, iki ay önceye çektik. Çocuklarımızı hayata daha erken başlatmış olacağız. Önemli olan hangi ayda çocuğu okula aldığınız değil, aldığınız çocuğun yaşına uygun müfredatı uygulayıp uygulamayacağınızdır. Gelecek sene birinci sınıfların eğitim saatlerini mümkün olduğU kadar boşaltacağız, azaltacağız. Çocuklarımıza oyun oynatacağız. Oynayarak öğretmeye çalışacağız."

"AĞUSTOS AYINDA CİDDİ MANADA ÖĞRETMEN ATAMASI YAPACAĞIZ"

"Öğretmenin yetmeyeceğin söylüyorlar" diyen Dinçer, bu yıl hem 4. sınıfın öğretmenlerinin hem de 5. sınıfın öğretmenlerinin 1. sınıftan başlayacağını belirtti.

Dinçer, "Öğrenci sayısı fazla olacak diye endişe ediyorsunuz. Biz bütün öğretmenlerimizi öğrencilerimize paylaştırdığımızda, Türkiye ortalaması olarak baktığımızda ilkokulda derslik başına 30-31 öğrenci düşüyordu, şimdi 22-24 öğrenci düşecek. Çok daha az öğrenciyle öğretmenlerimiz eğitim yapmaya başlayacaklar" dedi.

Her yıl en az 40'ar bin öğretmen alımı yaptıklarını da anımsatan Dinçer, "Hükümetimizin kadro vermesi halinde Ağustos ayında da yine ciddi manada bir öğretmen ataması yapacağız. Önümüzdeki 3-4 yıllık süre içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen ihtiyacı bütünüyle karşılanacak. Yılda 8-10 bin öğretmene ihtiyacımız olacak, daha fazla değil" diye konuştu.

AA

Kadınları Çekici Yapan Detaylar


İsviçre 'li bilim adamları rahat durmamış bu sefer de gitmişler Kadınları Çekici Yapan Detaylar 'ı araştırmışlar diyeceğim fakat bu araştırmayı onlar mı yapmıştır bilemiyorum. Günahlarını almayalım. Ne var ki İsviçre 'li bilim adamları olmasa burnumuzun ucunu göremeyiz. İsviçre 'li bilim adamları "ateş düşürmenin en etkili yolu makattan fitil almaktır" dedi diye 6 ay aralıksız fitil atan arkadaşım var benim. Her neyse. Konumuz bu değil. Şimdi de kadınları çekici yapan detayları araştırmışlar. Parantez içinde ben madde ile ilgili kendi fikrimi yazdım. Bakalım bu maddelerin kaç tanesine siz "Budur!" diyeceksiniz.

-Enseden bağlı her türlü giyim - kuşam (Yerine göre olur tabi.)

-İnce küçük çeneleri (Doğrudur)

-Yün atkıyı iki omuzundan öne doğru şal gibi sarkıtmaları (Yazın yaparsa çok pis dalga geçerim)

-İnce ayak bilekleri (Kalın olsa daha iyi be.)

-Omuz genişliğinden daha fazla olan kalça genişliği (Ee yani :D)

-Badem gözler uzun kirpikler. (O kadar detaycı olmam ben. Badem gibi değilde yer fıstığı gibi olsa da olur.)

-Zeka ve özgüven. ( nadir olsada vardır herhalde böyle kızlar da :P)

-Venüs gamzesi (Hani şu tam sırtın bittiği poponun başladığı yerde ki 2 küçük çukurcuk varya o işte. Olmasa da niye yok ? demem yani.)

-Görmemeniz gereken bi hareketini gördüğünüzü gördüğü zaman somurtmak yerine hafif tebessümle bakması.(mesela sütyen düzeltme hareketi yaparken görülünce)

-Erkek gömleği. (Kesinlikle)

-Hafif utangaç tavırlar (Ehh yani)

-Başını dizlerinizin üzerine koyup boncuk boncuk gözlerle size bakması. (Auuvv)

-Yokuşta düz vites bir arabayı geriye hiç kaydırmaması (Hahah bulsam direk basıcam nikahı da nerdeee)

-Yüzük parmağının etli ve narin ucunu hafifçe alnına değdirerek saçlarını düzeltmesi (İsviçre 'li bilim adamları git gide azıtıyor)

-Dalgalı ve uzun saclar kirmizi ruj ince hatlar (Doğru)

-Ne istediğini bilmesi, erkeğini anlayabilmesi, erkeğe kendisini anlatabilmesi. (Olmazsa olmaz)

-Saclarını savurup dağıtıp sonra toka vasıtası ile toplaması (Doğrudur)

-Sigara dumanını imalı imalı üflemeleri. (Ben içmem içeni de sevmem)

-Gülünce gözlerinin kaybolması. gülmesi geçince beliren gözlerinin parlak parlak gülüyor olması.(Japon kızları bir adım önde desene)

-Karşılıklı konuşurken ara sıra belli belirsiz gelen parfüm kokusu (Evet. Olmalı)

-Renkli gözler (Benim tercihim koyu renkli gözler. Siyah, koyu kahverengi vs.)

-Uykulu gözleriyle gülmeleri (Anoooovvv.)

-Sırt dekoltesi (Yerine göre dedik ya)

-Hafif göğüs dekoltesi (Oda yerine göre)

-Saçlarını sarıya boyamamaları (Esmerken boyatıyorsa iğrenç oluyorlar)

-Kocaman siyah kemik çerçeveli gözlük ve bu gözlüğü zar zor taşıyabilen minik zarif bir burun. (Bunu okuyunca aklıma şugır geldi. Arkadaşım.)

-Süt beyazı ten rengi ile kırmızı çerçeveli gözlük ikilisi. (Yok. Buna katılmıyorum)

-İnce bel (Aşağı doğru genişleyecekse olabilir :D)

-Başlarının ağrımaması. (Allah böylesini yarattı mı ki ?)
Bitenekadar.com

Kitap İncelemesi; Şah Mat


Yaklaşık 1 ay önce bitirdiğim Mario Mazzanti 'nin Şah Mat isimli kitabından biraz bahsetmeden önce isterseniz yazarı biraz tanıyalım;

Mario Mazzanti

Toskanalı olan Mario Mazzati Milano 'da dünyaya geldi. Tıp fakültesinden mezun oldu. Sinema, edebiyat, opera ve santraçla ilgilenmekte olan yazar, ailesi ve onun bir parçası olan yüz kilodan fazla İngiliz mastiff cinsi köpeği Homer ile birlikte Bergamo kendinte yaşamaktadır.

Yazarın satrançı seviyor olmasından dolayı olsa gerek bu kitabında da satranç oyununu alt yapı olarak kullanıp polisiye türü olan bu romanında bir cinayeti anlatıyor. Olay aynen bildiğimiz satranç oyunu gibi işliyor. Bir hamle katilden bir hamle de güvenlik güçlerinden. İnanın bu kitabı okuduktan sonra satrança bile ilgi duyacaksınız.  Kitabın sloganı da; "Her bir hamlenin bir insan hayatının kaybolmasına sebep olduğu umutsuz bir satranç maçı"

Kitabın konusu;

Suç psikiyatristi olarak polise destek vermekte olan Claps'in suçluların davranış profillerini inceleyerek olası şüphelileri tespit etmek gibi çetin bir görevi vardır. Ancak bu sefer ortada ki cinayet hiç de basit değildir. Karşısında acımasız, kararlı, unutulmak istemeyen bir seri katil vardır. Çözüm hep avuç içinde gibidir ama bit türlü ulaşılamamaktadır. Aşılan her bir basamak katilin ininin derinliklerine dalmaktan başka bir işe yaramaz.

La Feltrinelli 'nin ise kitap hakkında söylediği; Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını ve gerçeğin insanın en karanlık hırslarında gizlendiği nefeslerinizi kesecek bir gerilim romanı.


Evet. La Feltrinelli 'nin de söylediği gibi nefes nefese okuyacağınız, heyecan yüklü, sürükleyici bir roman Şah Mat

TTNET Mobil Kazandırıyor!


TTNet Mobil, otomatik ödeme talimatı veren herkese bu hediyeleri kazanma şansı sunuyor!

İletişim ve eğlence şirketi TTNET'in mobil iletişim markası TTNET Mobil, 28 Mayıs-28 Temmuz 2012 tarihleri arasında, TTNET Mobil hatlarına otomatik ödeme talimatı veren TTNET Mobil Ses ve TTNET Mobil 3G abonelerine hediyeler dağıtıyor. Kampanyaya katılan TTNET Mobil aboneleri, hem talimat ile fatura ödeme kolaylığından yararlanacaklar, hem de cep telefonu, her yöne dakika ve 1GB mobil internet hediyelerinden birini kazanacaklar.

TTNET Mobil Otomatik Ödeme kampanyasının sonunda yapılacak çekilişle, talimat veren 200 TTNET Mobil müşterisi, Samsung E2652W cep telefonu sahibi olacak. Ayrıca otomatik ödeme talimatı veren tüm TTNET Mobil Ses müşterileri, 3 ay boyunca koşulsuz, yurtiçi her yöne ayda 100 dakika olmak üzere, toplam 300 dakika; tüm TTNET Mobil 3G müşterileri ise bir ay boyunca ekstra 1GB mobil internet kazanacaklar.

Kampanya hakkında bilgi almak ve kampanyadan yararlanmak isteyenler; anlaşmalı bankalar aracılığıyla, 444 0 375 TTNET müşteri hizmetlerinden veya www.ttnetmobil.com.tr adresinden başvuru yapabilecek.

Kaynak; Chip

Survivor'da Duş Almak Yemek Yemek Serbest


Survivor adasını izlediğinizde saç sakal uzama olayı sadece erkeklerde oluyor, bayanlar nasıl full bakımlı kalıyor ? diye düşünen çevremde bir sürü arkadaşım var. Ben anlatıyordum böyle böyledir, veriyorlardır, bakımları serbesttir vs diye ama dinletemiyordum. Buyrun size Survivor adasından elenen Merve Büyüksaraç 'ın kendi ağzından söyledikleri. Survivor 'da kadın olmak zor mu ? sorusuna bakın nasıl yanıt veriyor;

Survivor'da kadın olmak nasıl bir şey ? Zor mu ?

"Çok zor. Bikininiz ıslak kaIınca kadınsal hastaIıkIar yaşıyorsunuz. Orada sürekli ıslak bikiniyle gezmek sıkıntı oldu. Ben hiç üşütmedim ama kurumadım da... Kadınsal ihtiyaçlar konusunda ben rahattım. Epilasyonumu bitirdiğim için zorlanmadım. Genel kural gereği 4 günde bir kadınlara jilet veriliyordu. Bir de regl olduğunuzda ped veriyorlar."

Gördüğünüz gibi birebir orda yaşayan kişinin ağzından söylenenler. Peki sizce bu kadarla sınırlı mıdır ? Hiç sanmıyorum. İddia ediyorum ki günde 1 öğün yemek (en az 1 öğün) mutlaka yiyorlardır. Duş vs gelince 4 günde bir ped veriliyor dediğine göre 4 günde 1 duş olayıda garanti :) Zaten katılımcılara bakılırsa evlerinde bile 4 günde 1 banyo yapmıyorlar deseler vallahi inanırım. Buradan çıkacak sonuçta tv izlerken lütfen ağzımız açık izlemeyelim. Bana kalırsa tv hiç izlenmemeli ya neyse...


Bitenekadar.com
30 Mayıs 2012 Çarşamba

TEB 'in Yıldızı Olmak İster Misin ?




Genel müdürlük (MT- Management Trainee) ve Saha Kadrolarında (ST-Saleş Trainee) TEB'in Yıldızlarından biri olmak istiyorsanız. Kariyer.net'te ''MT*ST2012'' referans numaralı ilanımıza başvurabilirsiniz. 

Son başvuru tarihi: 3 Haziran 2012
Sınav tarihi: 10 Haziran 2012

Başvuru için tıklayın

UEFA 'dan Ceza Yağıyor!


UEFA Türk takımlarına ceza yağdırmaya başladı. Önce Beşiktaş 1 yıl Avrupa kupalarından men cezası aldı diye haber geldi. Daha sonra Gaziantepspor ve Bursaspor 'da 1 yıl men edildi Avrupa 'dan.

Gerekçe olarak ise mali sorumluluklar vs vs bir sürü prosedür bahane ediliyor. Mali sorun var diyen UEFA Beşiktaş'a para cezası veriyor. Bu da komik bir durum. Şimdi en başa dönelim. Fenerbahçe Avrupa 'dan men cezası aldığında ne yapmıştı Beşiktaş taraftarı ? Ne yapmıştı diğer takım taraftarları ? UEFA tarafında yer almış, Fenerbahçe 'yi Avrupa 'da bir başına bırakmış, destek olmamıştı. Galatasaray camiası bayram etmiş, diğerleri de peşlerinden gitmişti. Peki bugün Fenerbahçe taraftarı ne yapıyor ? Beşiktaş, Gaziantepspor ve Bursaspor'a sahip çıkıyor. "Üzüntünüz üzüntümüzdür" başlığı altında sosyal ağlar da konuşulanlar gerçekten keşke hep böyle dedirtecek cinsten. Metin Diyadin 'in de dediği gibi; "GS ve BJK 'de büyük ama Fenerbahçe bambaşka bir yerde".

Bunu bugün bir kez daha gösterdi Fenerbahçe taraftarı. Diğerlerine sahip çıkarak, UEFA 'nın değil Türk takımlarının yanında olarak büyükliğünü bir kere daha gösterdi. 

Son 10 Yılda Neler Değişti/Değişmedi


Walkman tarih olurken HD teknolojisiyle tanıştık; sigara yasaklanırken kahve dükkanları hayatımıza girdi. 10 yıl önce, 'hayatımıza girenler, çıkanlar' haberi yapmak için tozlu raflarda duran gazete arşivlerini tek tek taramamız gerekebilirdi. Şimdi ise internete girip 'ara' dememiz yeterli!

İlki 1950 yılında yapılan ve bir oda büyüklüğünde olan bilgisayarları şimdilerde cebimizde taşıyor oluşumuz 20. yüzyılla, 21. yüzyıl arasındaki en büyük fark. Dahası hepimizin kendimizi sanal ortamda da var etmesi en büyük değişimler arasında. Teknolojinin gelişimiyle birlikte her alandaki değişimler de hızlandı. Ama son 10 yılda değişen elbette sadece teknoloji olmadı. Her şeyden önce doğası gereği herkes değişti! Dünyanın bile fiziği değişti. Kılık kıyafetler, barlar, müzikler kısacası eğlence anlayışı değişti. Kızlar da, erkekler de değişti. 10 yılda değişmeden duran pek az şey kaldı. Belki de değişenleri değil değişmeyenleri yazmak gerekiyordu...

SOSYAL AĞ ÇILGINLIĞI

Bundan 10 yıl önce biri size 'sosyal ağ' deseydi 'ne o toplu halde balığa mı gidiyoruz' diyebilirdik. Ama 4 Şubat 2004'te Mark Zuckerberg tarafından kurulan Facebook sayesinde hepimiz 'sosyal ağ' kavramını gayet net öğrendik! Facebook, sayesinde ilkokul arkadaşlarımızı bile bulduk. Tüm fotoğraflarımızı, kişisel bilgilerimizi, özel zevklerimizi, fikirlerimizi internet ortamına taşıdık. Yeni biriyle tanıştığında Google'lamayan var mı? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den, ABD Başkanı Obama'ya kadar birçok ismin de kullandığı Twitter ise özellikle son birkaç yılda hayatımızın önemli bir parçası haline geldi.

KAHVE RÜYASI, SİMİT DÜNYASI

Simit her daim popüler bir yiyecek. Ama 2000'lerle birlikte açılan simit sarayları, evleri ve simit dünyaları, simide yeni boyut kattı. Çoğumuzun simitle olan ilişkisi bile değişti.
Kahveyi çaydan daha az tüketen bir toplum olsak da, dünyada yayılan kahve furyası Türkiye'de de tuttu, her yanımız kahveyi bize rüya gibi sunan yeni yerlerle doldu. Kahve içme alışkanlığımız da değişti.

WALKMAN ÖLDÜ YAŞASIN IPOD

1980'lerde hepimizin walkman'ı vardı. 1990'larla birlikte walkmanlarımızın yerini discman aldı. Modası geçti deyip atmadıysak da walkman'larımızı kaldırdık. Ama yine de eskicilerin tezgahlarında ya da koleksiyoncuların vitrinlerinde walkman'ları bulmak mümkün. Discman'i de görmeyeli epey oldu. Sony geçtiğimiz aylarda walkman'ın üretimini durdurmuştu. Şimdi neredeyse hepimizin elindeki telefonların müzik dinleme özelliği var. Zaten iPod'lar, bilgisayarlar ve MP3 çalarlar bu işi görüyor.

KONUT 'OUT' TOPLU KONUT 'IN'

Kira ödermiş gibi mortgage ödemek, 2000'li yıllarda birçok kişinin ev alma hayalini gerçekleştirdi. İstanbul'da yeni semtler doğdu ve oralara toplu konutlar yapıldı. Artık şehrin içinde oturmak o kadar da revaçta değil. Bunun yerine şehrin biraz dışında havuzlu, saunalı, sinema salonlu, alışveriş merkezli lüks sitelerde oturmak ve oralardan daire almak popüler.

EKOLOJİK TREND

Yıllardır bilim adamları küresel ısınmadan bahsediyor hatta bağırıyorlardı. Ancak biz onları, 2000'li yılların sonlarına doğru duymaya başladık. Çünkü dünyanın değiştiğini gözümüzle gördük! Bunlarla beraber, ekolojik ürünlere ve çevre duyarlılığına da ilgimiz arttı. Teknolojik ürünlerde ekolojik ve doğayla uyumlu aletlerin sayısı artarken, kimilerinin tatil anlayışı, doğayla baş başa yaşanan, elide çapa tarlada çalışılan ekolojik köylerden yana oldu. Ekolojik pazarlar, yeni trend haline geldi.

SİGARA YASAĞI

80'li yıllarda şehirlerarası otobüslerde bile serbest olan sigara, 90'larda yasaklandı. İnsan sağlığına verdiği zarar tartışmasız hale geldi. 2000'li yıllardaysa, kapalı alanda içmek tamamen yasaklandı. Bu kimileri için iyi kimileri için kötü oldu. Sigara yasağı yüzünden ceza alan işletmelere, kahvehane kültürünün de değişimi eklendi.

3D FİLM HD FUTBOL

Teknolojinin gelişmesiyle sadece müzik alanında değil, görsel sanatlarda da devrim yaşandı. Nasıl herkes artık albüm yapabiliyorsa, aynı biçimde kendi filminin yönetmeni de oluyor. Bir futbol maçını izlemek artık görsel bir şölene dönüşüyor; hiçbir ayrıntıyı kaçırmıyorsunuz. Yakın gelecekte tüm filmler, tüm televizyonlar 3D olacak.

10 YILDA DEĞİŞMEYENLER

- Artık failleri meşru da olsa, faili meçhul cinayetler
- Angus da olsa Kurban Bayramı'nda kovalanan kurbanlıklar
- Orman yangınları
-Tarihi eser tahribatı 
- Kadına yönelik şiddet (üstelik rakamlar her yıl katlanarak artıyor)
- Töre cinayetleri
- Benzin zamları
- Hidroelektrik ve nükleer santral tartışması
- Ortadoğu'da gerginlik ve kaos


Kaynak; Akşam
Bitenekadar.com

Sıkılarak Kullandığımız 10 Yazılım


Her gün bilgisayarımızın başında uğraştığımız birçok sorun var ve bunların çoğu yazılımlarla ilgili. Chrome'un kilitlenmesi, Microsoft Office'de aradığımız özelliği bulamamak, iTunes'un eşitleme sorunları gibi. Bu sorunlara katlanmamızın nedeni ise iyi bir alternatiflerinin mevcut olmaması. İşte bazılarımızın canını sıkan, ancak vazgeçemediğimiz 10 yazılım:

1. Microsoft Office: Analist Jamie Lendino'ya göre Office'in tek sorunu "şişkin" olması değil: "Microsoft her yeni sürümde her şey farklı bir yere taşıyor. Dolayısıyla yükselttiğinizde önemli özelliklerin nereye gittiğini bilmiyorsunuz."

2. Internet Explorer: IE'nin Chrome, Firefox gibi tarayıcılar kadar iyi çalışmadığı düşünen kullanıcı sayısı oldukça çok. Yazılım analisti Duffy, "mutlu kullanıcı, web tarayıcısını seçebilen bir çalışandır" diyor.

3. Mozilla Firefox: Çevrimiçi üretici Whitney Reynolds, tarayıcıyı şöyle açıklıyor: "Bir zamanlar çok hızlı ve eğlenceliydi ve IE için harika bir alternatifti. Ama şimdi şişti ve çok fazla bellek tüketiyor. Mantıksal olarak Chrome'a geçmek gerekir, ancak yıllarca birincil tarayıcım olarak Firefox kullandıktan sonra değişim zor."

4. InstallShield: Cep telefonlarında bir dokunuşla yüklediğimiz programları bilgisayarda yüklerken nereye yükleneceği, nelerin yükleneceği gibi sorularla karşılaşmak çoğumuz için sıkıcı bir durum.

5. Mozilla Thunderbird: Güvenlik analisti Neil Rubenking, Thunderbird'in zaman zaman kilitlenmesinden ve kullanıcı arayüzünden şikayetçi. 

6. Skype for iPad: Skype'ın iPad sürümü tamamlanmadan kullanıma sunulmuş gibi görünüyor. 

7. Apple iPhoto: Mobil analist Jamie Lendino "Events" ve "Albums"ün iki ayrı öğe olmasına anlam veremediğini söylüyor ve ekliyor: "Bir iPhoto kütüphanesini farklı bir sürücüye taşımayı denediniz mi? Bu çok uzun sürüyor, çünkü Apple her fotoğrafla birlikte tüm ekstra dosyaları da alıyor. Üstelik klasör yapısını gizliyor, dolayısıyla neyin gerçekten nerede olduğu konusunda fikriniz olmuyor."

8. Apple iTunes: iTunes'ın yavaş olduğu, sıkça kilitlendiği ve çok fazla kaynak tükettiği konusunda şikayetler oldukça yoğun. Ping, Genius gibi çok sayıda işe yaramayan özelliğe de sahip. Yazılımın aşırı bir sıklıkla güncellenmesi de sıkıcı olabiliyor.

9. Facebook'un Android uygulaması: Facebook'un Android uygulaması oldukça yavaş ve güncellemeler hala bu sorunu gidermiş değil.

10. Program Ekle/Kaldır: Yeni bir bilgisayar aldınız ve yüklü gelen yazılımlardan kurtulmak istiyorsunuz. Üreticiniz 10'larca işe yaramaz yazılımı bilgisayarınıza yüklemiş. Ancak Program Kaldır özelliği birden çok programı seçmenize ve kaldırmanıza izin vermiyor.

Kaynak; Chip

Yeni Bir İnsan Türü Keşfedildi


Kızıl Geyik Mağarası insanları adı verilen bu insanlara ait kemikler, modern insandan çok farklı...

Çin’in güneybatısındaki iki mağarada bulunan Taş Çağı’ndan kalma fosilleşmiş insan kalıntıları, insanın tarım yapmaya başladığı döneme kadar yaşamış yeni bir insan türüne işaret ediyor.

  
 Elde edilen kafatası parçaları ve diğer kemik parçalarının 14 bin 300 ile 11 bin 500 yıllık olduğu tespit edildi. En az dört farklı kişiden geldiği tahmin edilen bu fosillerde bir arada bulunan ilkel ve modern anatomik özellikler bilim insanlarını şaşkına çevirdi.

Kızıl Geyik Mağarası insanları adı verilen bu insanlara ait kemikler, modern insandan çok farklı.

Fosillerin çıkıntılı çeneleri, büyük azı dişleri, dikkat çekici alınları, kalın kafatasları, düz yüzleri ve geniş burunları var. Beyinleri ise Buz Çağı insanları standartlarına göre ortalama seviyede.

"EVRİMDE YENİ BİR ÇİZGİ"

Araştırmayı yürüten Darren Curnoe, “Bu insanlar evrimde yeni bir çizgi ya da Afrika’dan erken dönemde gelip Doğu Asyalıların gen havuzuna katkıda bulunmayı başaramamış bir modern insan nüfusu olabilir” dedi.

Avustralya Yeni Güney Galler Üniversitesi profesörü Curnoe, Guardian’a yaptığı açıklamada, “Bu iki seçeneğin ağırlığı eşit gibi ancak bence Kızıl Geyik Mağarası insanlarının evrimde yeni bir çizgi olma ihtimali biraz daha güçlü gibi. Çünkü birincisi kafatasları anatomik olarak benzersiz. Bugün yaşayan ya da 150 bin yıl önce Afrika’da yaşamış bütün modern insanlardan çok farklı görünüyorlar” dedi.

“İkincisi, bu türün 11 bin yıl öncesine kadar varlığını sürdürmüş olması, doğu ve güneyde yaşayan modern insanlardan kopuk olduklarını gösteriyor” diyen Curnoe, Kızıl Geyik Mağarası insanlarının muhtemelen diğer gruplarla üreme ilişkilerine girmediğini belirtti.
29 Mayıs 2012 Salı

Kendi Direksiyonunu Kendin Yap!

Maharetli olanlar ve kendi elleriyle kendilerine bir şeyler yapabilenler varsa işte size güzel bir direksiyon. Bu yapacağınız direksiyonu cep telefonunuz da kullanacağınız gibi ölçüsünü ayarladığınız takdir de tablet bilgisayarınızda da kullanabilirsiniz. Direksiyonun görselliği artık sizin yaratıcılığınıza kalmış. Şimdi kademe kademe resimli yapım aşamalarına geçelim;

Öncelikle direksiyonun şeklini kağıt üzerine çiziyoruz. Çizerken tabletin veya cep telefonun yerini tam ayarlamak için cihazınızı kağıt üzerine koyarak ölçü alın;



Çizdiğiniz direksiyonu tahtanın üzerine de çizerek aynı şekilde kesiyoruz. 2 parça olacak bunlar. Sonra parçaları birbirine yapıştırıyoruz;


Yapışmış ve kurumuş parçayı zımpara ile zımparalayıp keskin kenarlarını yumuşatıyoruz. Daha sonra ise istediğimiz güzel bir renge boyayıp kurutuyoruz.



Telefonu yerleştireceğimiz yere hem çizilmeyi önlemek hemde titreşimi engellemek için karton kesip koyuyoruz.


Telefonun direksiyon içerisinden düşmesini önlemek için ise aşağıdaki gibi bir yönteme başvuruyoruz;






Ve direksiyonumuz hazır;



Oyun oynarken çekilmiş bir videosu;



Hurriyet Okuyucularını Konsere Götürüyor


Hürriyet okuyucularını Jolly Joker 'de geçrekleşecek olan Flört konserine götürüyor. Yapılması gereken çok basit. http://www.hurriyet.com.tr/kultur-sanat/haber/20621540.asp adresinde sorulan;

2010 yılında yayınladıkları ilk albümlerinin adı nedir?

a) Demli b) Demsiz c) Tavşan kanı d) Şekerli


sorusunu doğru yanıtlamak. Soruyu doğru cevaplayan her 1inci, 100üncü, 200üncü, 400üncü, 500üncü ve 1000inci kişiler çift kişilik bilet kazanacaklar. 

Flört Hakkında;

Rasta Baba, Eski Dostum, Yola devam, Cemiyette Pişiyoruz gibi şarkılarıyla sıkı bir dinleyici kitlesi yaratan ‘Fkört’, ‘Anadolu Beat’ adlı merakla beklenen albümlerini, cd ve plak formatlarıyla  30 Mayıs 2012’de sunmaya hazırlanıyor. 

İstanbul’da başlayıp Berlin’de son bulan albümün bütün kayıtları son aşamasına kadar analog olarak hazırlandı. 12 şarkının yer aldığı albümde, Ozan Kotra, Çağatay Kehribar ve Hakan Çağlar’dan oluşan FLÖRT’e, yaylı orkestradan bakır sazlara kadar 30a yakın müzisyen eşlik etti. Albümdeki tüm enstrümanlar canlı olarak çalındı, kaydedildi. Yaklaşık 2 ay süren kayıt aşaması geçtiğimiz haftalarda tamamlandı. Seyhan Gold etiketiyle plak olarak yayınlanacak  albümün Cd ve dijital yayınları da plak kopyasından alındı.


“Anadolu Beat” albüm lansman konseri ise 30 Mayıs Çarşamba gecesi Jolly Joker’de gerçekleşecek. Bu gece için çok özel bir performans hazırlayan FLÖRT, sevenlerine keyifli bir gece yaşatmaya hazırlanıyor.



Katılım şartları;

* Cevap gönderen yarışmacıların adını, soyadını, telefon numarasını ve e-posta adresini yazması zorunludur.
* Kazanan yarışmacı ödülünü bir başka kişiye devredemez.
* 18 yaşından küçükler mekâna giremez.
* Kazananlara ödülle ilgili bilgiler 29 Mayıs 2012 salı akşamı e-posta yoluyla verilecektir.

Eski Deniz Şimdi Çöl!

Çölün orta yerinde paslanmış gemiler görmek şaşırtıcı olabilir. Ancak bu çölün kısa bir süre öncesine kadar deniz olduğunu bilenler için bu o kadar da büyük bir sürpriz değil.

Kazakistan ile Özbekistan arasında kalan Aral Denizi'nin çevresi, bir zamanlar geçimini balıkçılık ve deniz ticaretinden sağlayan hareketli bir bölgeydi. Sonra birkaç yıl içinde gölün büyük bir kısmı kurudu, balıklar öldü ve geriye de bu paslı gemilerden başka bir şey kalmadı.
 
Sovyetler Birliği hükümetinin hatalı sulama faaliyetleri sonucu yok olan Aral Denizi, geçmişte yaklaşık 70 bin kilometrekarelik yüzölçümüyle dünya üzerindeki en büyük göllerden biriydi. Hatta bu yüzden "deniz" olarak nitelendiriliyordu. Ancak bugün geriye sadece dört gölcüğe bölünmüş 5 bin kilometrekarelik bir su alanı kaldı.
 
Sular boşa gitti

Suların pamuk gibi tarım ürünleri yetiştirmek amacıyla sulamada kullanılmasıyla göl küçülmeye başladı. Sulama faaliyetleri 1940’larda başladı. Sulama kanallarının kalitesizliği dolayısıyla, çekilen suların yüzde 50’si ile 75’i boşa aktı.
 
1960’lı yıllarda su seviyesi her yıl 20 santimetre alçaldı. 1970’lerde durum daha da kötüleşti. Su seviyesindeki kayıplar yıllık yarım metreyi buldu. 1980’lerde alçalma 1 metreye yaklaşırken gölden çekilecek su neredeyse kalmadı.
 
Göldeki balıklar yavaş yavaş ölürken tarım ilaçlarının suyu zehirlemesiyle durum daha da kötüye gitti.
 
Eski günlerine dönecek mi ?

2005 yılında başlatılan bir baraj gölü projesiyle Aral Denizi eski görkemli günlerine döndürülmeye çalışıyor. Ancak bugüne kadarki çabaların henüz bu hedefi tutturması mümkün olmadı.
 
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un ifadeleriyle “çağımızın en kötü çevre felaketlerinden biri”ni düzeltmek için daha çok çalışılması gerekiyor.


Kaynak; Hürriyet

ÖSYM Yeni Sınav Sistemini Açıkladı


Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Ali Demir, Milli Eğitim Bakanlığı ile yeni bir sınav sistemi üzerinde çalıştıklarını, bu kapsamda da sınavı zamana yayıp, adayları daha fazla sınava dahil edip, hem sınav stresini hem de sınavın daha rahat bir ortamda yapılmasını istediklerini söyledi.

ÖSYM Adana Sınav Merkezi'ndeki devir-teslim törenine katılmak üzere Adana'ya gelen Demir, Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Senatosu Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilen etkinlikte gazetecilerin sorularını yanıtladı. Ankara, İstanbul ve İzmir'den sonra en fazla adayın üniversite sınavına girdiği kentlerin başında Adana'nın geldiğini vurgulayan Ali Demir, 27 yıldan bu yana ÖSYM Adana Sınav Merkezi Temsilciliği görevini üstlenen Prof. Dr. Halis Arıoğlu ile kentte bugüne kadar herhangi bir sorun ya da sıkıntıyla karşılaşmadıkları gibi Arıoğlu'nun deneyim ve tecrübelerinden de her zaman faydalandıklarını anlattı. Demir,

"Bir görev değişimi ile birlikte hizmet bayrağını ÇÜ Ziraat Fakültesi Zeotekni Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Rüştü Kutlu'ya devrediyoruz. Hasan Hocamız, bu görevi Sayın Arıoğlu'nun da desteğiyle en iyi şekilde yürütecektir. Buna yürekten inanıyoruz" dedi.

"Sınavların güvenliği için yeni binalar oluşturacağız"

Yapılan yasal düzenlemelerin ardından ÖSYM'nin 'özerk' bir yapıya kavuşturulduğunu hatırlatan Demir, yasa kapsamında kurum olarak yönetmelikler hazırladıklarını, buna bağlı olarak ÖSYM Sınav Merkezi yöneticiliği yerine 'sınav koordinatörlükleri' oluşturulacağını açıkladı. Demir, "Bu kapsamda üniversite rektörlükleri ile işbirliği yapacağız. Üniversite sınavını daha güvenli yapabilme adına hem binalarımız, hem başvuru merkezlerimiz hem de sınavların yapılacağı binalarımızı oluşturmayı planlıyoruz. Bunu da bir başlangıç olarak kabul ediyoruz. Böylesi bir işbirliğine ilk olarak ÇÜ ile başlayıp, diğer üniversitelerimizle bunu sürdürebiliriz. Üniversitelerimiz ile yapacağımız işbirliği ile Türkiye'nin sınavlarını yapmak durumundayız" ifadesini kullandı.

"Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak bir çalışma içindeyiz"

ÖSYM'nin merkezi sınavları yapan bir kuruluş olduğunu hatırlatan Demir, söz konusu sınavları Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) talimatları doğrultusunda gerçekleştirdiklerini, bunu yaparken de üniversitelerle koordineli çalıştıklarını dile getirdi. "Biz sınavları sadece uygulayıcı olarak gerçekleştiriyoruz" diyen Demir, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sınav sistemi konusunda bunun tek aşamalı mı, yoksa iki aşamayı veya üç aşamalı olup olmayacağını tamamen YÖK belirliyor. Bize verdikleri kılavuzlarla da sınavın nasıl yapılması gerektiğini tanımlıyor. Biz, sınavları istenilen bilgi düzeyini ölçecek ve istenilen niteliklerdeki adayların seçilmesini sağlayacak soruları hazırlayıp, bunun fiili olarak uygulanmasını sağlıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Sayın Milli Eğitim Bakanımızın sınavın uygulanış şekli ile ilgili olarak bir yorumu oldu. Bu, birlikte tasarladığımız bir çalışmaydı."

"Yeni bir sınav sistemi üzerin de çalışıyoruz"

Her yıl yaklaşık bir milyon 800 bin adayın katılımıyla gerçekleştirilen Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nın (YGS) adayların tüm bilgilerini sadece 160 dakikada ölçen bir sınav olarak öne çıktığını kaydeden Demir, bunun da ciddi bir sorun ve sıkıntıya neden olduğu yorumunda bulundu. Demir, "Bunu zamana yayıp, adayları birden daha fazla sınava dahil edecek bir sistem üzerinde duruyoruz. Bu konudaki çalışmalarımız sürüyor. Önümüzdeki günlerde bunun detaylarını kamuoyu ile paylaşacağız. Ama bu kısa sürede gerçekleşecek bir olay değil, bunun için altyapı gerekiyor. Sistemi tamamen tasarlayıp, pilot çalışmalarını yaptıktan sonra bunu hayata geçirmemiz şart. Özellikle sınavın stresini azaltıp, daha rahat bir ortamda gerçekleşmesini sağlayacak bir çalışma içindeyiz" diye konuştu.

"Orta da bir ihtiyaç varsa bunu karşılayacak kurum da olur''

Dershanelerin kapatılıp, üniversiteye giriş sınavının kapatılacağı yönündeki açıklamaların hatırlatılması üzerine Demir, "Dershaneler, tamamen sınavın işleyişi ile ilgili bir konu. Eğer ortada bir ihtiyaç varsa bunu karşılayacak kurumlar da mutlaka olacaktır. Bildiğiniz gibi dershaneler de Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir eğitim kurumu. Sınav uygulamaları içinde onların da ne söyleyeceğini hep birlikte göreceğiz' yorumunda bulundu. 

Konuşmaların ardından ÇÜ Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu, ilk defa Yaşar Kemal'in fahri doktora unvanı almasının ardından kendisine sunulan ve sadece özel kişilere takdim edilen, üzerinde Adana'nın tarihi simgelerinin bulunduğu çiniyi Ali Demir'e takdim etti.


Kaynak; Sabah

5 Dolara Kiralık Kız!


Daha neler çıkacak bakalım :) Bu makalemiz de sevgilisi olmayanlara, sevgilisi gibi davranması için bazı bayanlara saatlik olarak dünya kadar ücret ödeyenlere veya diğer bayan arkadaşlarına bir şey hediye etmek şartı ile 1 günlüğüne kız arkadaşı gibi davranmasını isteyenlere geliyor.

Öncelikle bu uygulamayı onaylamadığımı söyleyeyim. Zaten aklı ehil insanlar bunu onaylamaz veya yapmazya neyse. Şimdi sistem şu şekilde çalışıyor. Örneğin "kız arkadaşım var ama başka okulda" , "kız arkadaşım var ama ayrı şehirlerde yaşıyoruz" dediğiniz zaman genelde insanlar "hadi ordan" diye sallıyor. Sonra siz ya bir bayan buluyorsunuz yada bayan arkadaşlarınızı kandırıyorsunuz vs. Hiç birini yapamıyorsanız işte bu hizmet bu boşluğu dolduruyor. Sadece 5 dolara sizin kız arkadaşınız gibi davranacak facebook kız arkadaşı edinmenizi sağlıyor. Yahoo'nun haberine göre, GirlfriendHire.com isimli bir site facebook'da kız arkadaşınız gibi davranacak gerçek bayanları kiralayabileceğiniz bir portal.  Bu profesyonellerden birini kiralayarak duvarınıza mesaj yazmasını, mesaj atmalarını sağlayabiliyor, inanmayan arkadaşlarınıza kanıt olarak gösterebiliyorsunuz.

Bu olay da internette para kazanma olaylarının ne boyutlara ulaştığının göstergesi oluyor. Onaylıyor muyuz ? Elbette ki HAYIR!




Mehmet Topal Fenerbahçe 'de


Fenerbahçe Mehmet Topal için 7 milyon Euro karşılığında Valencia ile anlaşmaya vardı...

Milli futbolcuyu kadrosuna katmak isteyen sarı lacivertliler milli yıldız için İspanyol kulübüne 7 milyon euro bonservis ödeyecek.

Kaynak; Ligtv.com.tr
28 Mayıs 2012 Pazartesi

Güler Misin Ağlar Mısın ?


Güler misin ağlar mısın ? diye sorarsın ya hani. İşte bu olayda o olaylardan. Oğlum Bak Git videosunu artık duymayan kalmamıştır. Hani şu meşhur çöpçü - çocuk kapışması. Sanırım darbeden sonra çocuğun kafasına 12 dikiş atılmış. Haketti pezevenk demeden geçemeyeceğim. Her neyse konu o değil. Konu, oğlum bak git repliğini kullanarak bunu ticarete döküp para kaldıranlar.

Facebook kullanıcıları illa ki denk gelmiştir. Oğlum bak git yazılı tişörtler, şapkalar hatta kupa bardak bile yapılmış. 5 TL 'lik tişörtü 25 TL 'den kitliyorlar. Yeni nesil de bunları tıkır tıkır alıyor :) Az önce dolaşırken nette yine "Çöpçünün çocuğu dövdüğü süpürge geldi. 15 TL" haberini okudum. İşte güleyim mi ağlayayım mı karar veremediğim olay buydu. Süpürge de tişört, şapka gibi yok satarsa hiç şaşırmayın..

Allah 'da bu millete akıl fikir versin. Zaten vermişte kullanma becerisini versin diyelim...


3 Bin TL Maaşlı İş


86 yıldır havacılık alanında faaliyet gösteren Türk Hava Kurumu, gençlere sektörde iş garantili eğitimler sunuyor.
Türkiye'de, 86 yıldır havacılık alanında faaliyet gösteren Türk Hava Kurumu (THK), geçen yıl kurduğu THK Üniversitesi ile gençlere havacılık ve uzay sanayinde iş garantili eğitim fırsatı hedefliyor.

3 bin lirayla işe başlıyorlar

Bugün gazetesinden Erdoğan Süzer'in haberine göre; THK Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ünsal Ban, havacılık ve uzay alanında yaptıkları çalışmalarla geleceğe yönelik projelerini anlattı. Üniversite bünyesinde 7 lisansüstü, 11 lisans ve 5 yüksek okulun tamamının istihdam odaklı mesleki eğitim verdiğini belirten Ban, THY'nin 4 bin 500 kabin personeli (host ve hostes) açığı olduğunu, okullarında bu alanda verdikleri eğitimle bu açığı kapatmaya çalıştıklarını söyledi.

Kabin personeli eğitiminden mezun olan öğrencilerin yüzde 100'ünün işe girebildiğini belirten Ban, aylık maaşın da yaklaşık 3 bin lira civarında olduğunu söyledi.

Hedef ücretsiz eğitim

Ban'ın verdiği bilgilere göre, THK Üniversitesi'nde pilotaj, hava trafik kontrol, uçak mühendisliği, uzay mühendisliği, sivil hava ulaştırma işletmeciliği, yer hizmetleri, kabin hizmetleri ve uçak teknolojisi gibi alanlardan mezun olan gençler, sektördeki istihdam açığı nedeniyle kolay iş buluyor.

Ban, önlisans eğitiminin yıllık 5 bin liraya mal olduğunu belirtirken, ön lisans ve lisans eğitimin tamamını ücretsiz, burslu hale getirmeyi hedeflediklerini söyledi.

8 ayda uçak teknisyeni

Üniversite, İş-Kur'un projesi kapsamında teknik lise mezunlarına uçak bakım ve onarım eğitimi de verecek. 29 Mayıs - 15 Haziran arasında başvuruda bulunan İş-Kur'a kayıtlı işsizler, 8 aylık eğitimin ardından THY'de işe girme şansı elde edecek. Kursta 100 kişinin eğitileceğini belirten Ban, uçak teknisyenliği eğitimini alacak gençlerin en az yüzde 50'sinin istihdam garantisi olduğunu açıkladı.

10 bin euroya pilot yetiştiriliyor

Ünsal Ban, üniversite olarak özel sektör ve kişilere de hizmet verdiklerini, bu kapsamda pilot olmak isteyenleri, 100 saatlik teorik ve 45 saatlik pratik eğitimle pilot yaptıkları söyledi. Sağlık kurullarından uçuşa elverişli raporu alan ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü sınavını geçen herkesin pilot olabileceğini belirten Ban, eğitim ücretinin 10 bin euro olduğunu, önümüzdeki 1,5 yıllık eğitim kapasitesinin ise dolduğunu belirtti.


Kaynak; Sabah

Google 'da Çalışacak Kadar Zeki Misin ?


Google'da Çalışacak Kadar Zeki Misiniz ?

Teknoloji kulislerinde son dönemin en çok konuşulan dedikodularından biri gerçek oldu ve Google, bulut depolama servisi Drvie kullanıcılarına sundu. Ücretsiz seçenekte, 5 GB'lık alan sunan Google Drive, bu alanda en büyük rakibi Dropbox'a 3 GB'lık bir fark atıyor. Ek ücret ödeyerek ekstra satın alma imkânı mümkün. üstelik Google'ın talep ettiği ücretler, rakiplerinden oldukça düşük.

Bu gelişmeyi duyurduktan sonra Google cehpesinden bir de eğlenceli haber verelim. Yazar William Poundstone, yılda 1 milyona yakın iş başvurusu alan Google'ın geçmişte mülakâtlarda sorduğu zekâ ve yaratıcılık gerektiren soruları, Are You Smart Enough to Work at Google ? adlı kitapta toplamış. Birkaç örnek soruyu aşağıda veriyorum. Cevaplarını ise; www.wired.co.uk/magazine/google-answers adresinden bulabilirsiniz.

1) Su dolu bir havuza mı, şerbet dolu bir havuzda mı daha hızlı yüzersiniz ?
2) Bir adet dört dakikalık, bir adet de 7 dakikalık kum saati kullanarak, 9 dakikayı nasıl ölçersiniz?
3) Her annenin erkek çocuk olana kadar doğurduğu bir ülke düşünün. Bu ülkede kız ve erkek çocukların oranı nedir ?
4) Bir programlama dilinde tavuğu nasıl anlatırsınız ?
27 Mayıs 2012 Pazar

Eski Laptop'unuza Hayat Verin!


Bilgisayarların zaman geçtikçe yavaşlamasının birkaç nedeni var. İşletim sistemlerinin zaman içinde daha fazla kaynak tüketmesi, donanımın eskimesi gibi. Ancak eski model laptop'unuzun tekrar yeni gibi çalışmasını sağlamanız mümkün. İşte bunun için izlemeniz gereken 5 yol.

Temizlik: Bilgisayarların tümü zaman içinde toz ve kir biriktirirler. Birkaç senelik laptop'unuzun toz içinde boğuluyor olması bile muhtemeldir. Toz, dahili havalandırmaya engel olarak sıcaklığın artmasına neden olur ve bu da performansı düşürür. 

Laptop'ları temizlemek o kadar da zor bir iş değil. Tüm laptop'ların iç bölümüne alt kapağını açarak erişebilirsiniz. Bunun için genellikle birkaç vidayı çıkarmanız gerekebilir. 

Bilgisayarınızın iç kısmına ulaştığınızda sıkıştırılmış hava ile tozu dışarıya atabilirsiniz. Bu sayede laptop'unuza ilk günkü performansını kazandırmanız mümkün.



İşletim sistemini yeniden yükleyin veya değiştirin: İşletim sistemleri zaman içinde yavaşlayabilir ve hatta düzgün çalışmaz bir hale gelebilir. İşletim sisteminizi yeniden yüklemeyi düşünüyorsanız, onu değiştirmeyi de göz önünde bulundurabilirsiniz. Windows Vista gibi eski bir işletim sistemi kullanıyorsanız, Windows 7'ye geçmek iyi bir fikir olabilir. Veya Linux gibi farklı bir işletim sistemi denemek isteyebilirsiniz.

Daha fazla RAM yükleyin: Yeni işletim sistemleri, genellikle işlemci gücünün yetmemesi nedeniyle değil, bellek yetersizliği nedeniyle yavaşlarlar. Birçok laptop'un RAM'lerini değiştirmek için alt taraflarındaki bir iki vidayı sökmeniz ve ilgili kapağı çıkarmanız yeterli olacaktır. Yükselteceğiniz RAM miktarının en az 4GB olmasını tavsiye ediyoruz.

Bir kablosuz bağdaştırıcı alın: 802.11g standardını kullanan eski bir laptop'a sahipseniz, bir 802.11n USB 2.0 bağdaştırıcısı satın alarak kablosuz ağ bağlantınızı hızlandırabilirsiniz.

SSD kullanın: Birçok laptop, yavaş bir veri aktarım hızına sahip olan 5400RPM'lik sürücülerle geliyor. Mekanik parçalara sahip olmayan SSD disklere yükselterek veri aktarım hızınızı katlamanız mümkün.

Kaynak; Chip

Bayanları Anlamak İçin Bunları Yapın


Uzmanlar, erkeklerin genellikle kadınların çok konuşmasından yakındığını söylüyor ve erkeklere kadınları anlamak için uygulamaları gereken önerilerde bulunuyor. İşte Psikiyatrist Nihat Kaya’nın kadınları anlamak isteyen erkeklere tavsiyeleri;

Kadın, gününü yapacak, komşularına gidip gelecek, sohbet edecek. Bu, onun doğasında var. Günlük sorumluluklarını aksatmayacak düzeyde kadının arkadaş çevresiyle görüşmesine, gün yapmasına tavır almayın.

Kadın, sevgilisinden ya da kocasından ‘seni seviyorum’ cümlesini duymak ister. Karınızı seviyorsanız bunu söyleyeceksiniz. Hem de ‘çok seviyorum’ diyeceksiniz. Erkeklere bu tip şeyler gereksiz ve aptalca gelir.

Erkek, bir kez ‘seni seviyorum’ der ve kadının bununla 20 yıl idare etmesini bekler. Ancak kadın, sevildiğini bilse bile bunu duyma ihtiyacı hisseder.

Kadınlar çok konuşur, bu onların doğasında var. Erkeklerin bunu kabul etmeleri gerek. Erkek bir taraftan gazete okuyup bir taraftan da karısına ‘kulağım sende’ dememeli.

Kavga çıkmasın diye, kadınların söylediklerini ‘tamam tamam’ diye geçiştirmeyin. Çünkü bu davranış, kadını daha da hırçınlaştırır. Ucunda kavga da olsa kadın, muhatap alınmak ister.

Birçok kadın, kocasıyla başka türlü konuşma imkanı bulamadığı için özellikle kavga çıkarır. En küçük bir şeyden bahane bulur ve bağırmaya başlar. Bu, patolojik yoldan iletişim kurma biçimidir. Erkeklerin buna fırsat vermemesi ve kadının konuşma isteğini engellememesi gerekir. Sakın kadına ‘çok konuşuyorsun’,’ beni yordun’ gibi cümleler söylemeyin.

İnsan Hikayesinde Siz Neredesiniz?


İnsan hikayesinde nerede yer alıyorsunuz hiç düşündnüz mü ? Dünya da 7 milyar insan yaşadığı biliniyor. Peki bu 7 milyar insan içinde siz kaçıncı sıradasınız ? TC kimlik yani vatandaşlık numaramızı biliyoruz. Peki ya dünya vatandaşlık numaranız nedir hiç düşündünüz mü ? Düşünsek de nereden bulacağız ki diyenler varsa BBC unu öğrenmemiz için süper bir sayfa hazırlamış.

Öncelikle belirteyim. Tüm nüfus verileri BM Nüfus Dairesi 'nin tahminlerine dayanmaktadır ve BM Nüfus Fonu tarafından sağlanmıştır. Diğer veriler, BM’nin farklı birimleri, Global Footprint Network ve Uluslararası Telekomünikasyon Birliği tarafından sağlanmıştır. Siteyi nasıl kullanıyoruz ? Çok basit. Sadece tek yapmanız gereken doğum tarihinizi gün/ay/yıl şeklinde yazmak ve ilerleyerek verilere ulaşmak hepsi bu. Bir fotoğraf ile bakalım;



Gördüğünüz gibi verileri anlık alıyorsunuz. Üstelik site Türkçe dil desteği sunarak çok kolay kullanmamızı sağlıyor. İncelemek için tıklayın.

Dünyanın Diğer Ucu Neresi ?


Küçükken hep söylerdik ya "sana bi korum dünyanın öbür ucuna gidersin!" ya da "ohooo orası taa dünyanın öbür ucu yaa!" diye :) İşte bu dünyanın diğer ucu neresi hiç merak ettiniz mi  ? Neresi bu uç ? Nereye göre hangi uç ?

İşte program yapımcılar toplumun bu kanayan yarasına, bu cevabı verilemeyen soruya cevap vermek için Google Maps tabanlı çalışan bir site olan AntipodeMap.com 'u yapmışlar. Nedir bu site ? Çalışma şekli şu. Olduğunuz yerden bir delik açsanız öbür ucu neresi olur bunu gösteriyor. Buna gçre İstanbul 'dan bir delik açsak öbür ucu Yeni Zelanda, Arjantin ve Antartika üçgeninin ortasında yer alan Atlas Okyanusu’nda bir bölge. Okyanus büyük olduğundan tüm Türkiye için sonucun benzer çıkacağını ekleyelim. Siz önünüzde ki dünya haritasından bir yer seçip işaretliyorsunuz bir alt kısımda da öbür ucu nereden çıkıyor bunu gösteriyor. İşte İstanbul 'dan açtığım deliğin çıkan ucu aşağıda ki fotoğrafta görünüyor;



Siz de dünyanın diğer ucu neresi diye merak ediyorsanız; Antipodemap.com adresini ziyaret edebilirsiniz.  

İnek Görse Sütten Kesilir!


Eurovision diye mi eyrovizyon diye mi yazılıyor, nasıl yazılıyor ediliyor tartışmaları arasında bir eurovision yarışmasını daha tamamladık. Yarışmanın müzikle bir alâkası olmadığını, tamamen siyasi içerikli, komşuluk ilişkilerinin ön planda olduğu bir hâl aldı Eurovision.

Temsilcimiz Can Bonomo yarışmaya 18. sırada sahneye çıkarak başladı ve bence çok iyiydi. Hani ilk dinlediğimde bu parçayı açıkcası pek sevmemiştim fakat daha sonra defalarca dinleyince gerçekten hoşuma gitti. Hele dün sahnede Haydeee diye bağırırken tüyleri diken diken olmayan varsa o bizden değildir zaten :) Sonuç olarak 7. sırada tamamladık. İsveç 1. Rusya'nınn nineleri ise 2. sırada yer aldı. Yarışmanın işleyiş şekli değişmediği sürece bu böyle komşuma ver komşumdan al şeklinde sürüklenecek saçma bir organizasyon olmaktan başka bir işe yaramayacak belli oldu. Türkün türkten başka dostu olmadığını da bir kere daha gördük. En beğenmediğim ülkeye gelirsek İrlanda oldu. Hani "bunu inek görse sütten kesilir!" derler ya aynen öyle. Kostüm nasıl bir kostümdür ? Parça nasıl bir parçadır anlam veremedim. 

Tartışılması gereken bir diğer konu da bence yarışmaya kendi dilimizle katılmıyor olmamız. Burda Can Bonomo 'nun suçu yok tabiki. Bugün 135 ülke Türkçe olimpiyatlarına katılıyor ama biz 42 ülkenin katıldığı eurovision 'da kendi dilimizle şarkı söylemiyorsak absürt değil midir  ?
26 Mayıs 2012 Cumartesi

Red Bull X-Fighters


Düzenleyen: Red Bull
Yer: Yedikule Zindanları
Başlangıç: 16.06.2012 
Bitiş: 16.06.2012 

Dünyanın en etkileyici ve en çok takip edilen serbest stil motokros gösterisi Red Bull X-Fighters bu yıl Türkiye'ye geliyor.

İstanbul'un tarihi mekanlarından Yedikule Zindanları, 16 Haziran’da dünyanın dört bir yanında ilgiyle izlenen Red Bull X-Fighters Uluslararası Serbest Stil Motokros Yarışması'na ev sahipliği yapacak. Dünyanın en iyi 12 serbest motorkros sürücüsü inanılması güç akrobasi hareketleriyle havalanacak ve bu kez İstanbullular'ı büyüleyecekler.

Link: http://www.biletix.com/etkinlik/NRXF1/ISTANBUL/tr#

Hürriyet Bumerang 'dan Yeni Rekor!

Evet gerçekten rekor. Hatta rekor kelimesi sanırım tam karşılığı değil bu anlatacağım olayın :) Dün Bumerang 'ın twitter 'da düzenlemiş olduğu RT yarışmasından son dönemin patlama yaratan Hande Altaylı 'nın Kahperengi kitabını kazandım. Rekor bunun neresinde mi ? Rekor bunun şurasında ;


RT yapmamın üzerinden henüz 18 saat geçmesine rağmen (Cuma akşamıydı) bugün (Cumartesi) saat 11.30 'da kitabım elime ulaştı. Rekor dediğim kısım işte burası. Gerçi burada Aras Kargo 'nun da hakkını verelim. Gerek kargoyu teslim aldıklarında gerekse teslim ettiklerinde cep telefonunuza kısa mesajla sizleri bilgilendiriyorlar. Sağolsunlar büyük bir hızla getirmişler. 18 saatte aldığım ilk hediye :))



Kitabı imzalayan Hande Altaylı 'ya , hızla ulaştıran Aras Kargo 'ya ve kazanmama vesile olan Hürriyet Bumerang 'a tekrar tekrar teşekkürler. Bumerang 'ı takip edin her zaman kazanın.



Kitaptan;

O sabah yatakta gözlerini açtığında ise kendini iyi hissetmiyordu. Bir gece önce Fırat 'ı görmek, dengesini altüst etmişti. Geçmişin asla sandığımız kadar uzakta kalmadığı gerçeğiyle yüzleşmek, yeteri kadar uzağa gitmediği kanısını doğuruyordu. Yoksa yıllar geçtikçe güçleneceğine, zayıflıyor muydu insan ? Olgunlaşacağıına koflaşıyor, dayanklılığını yitiriyor muydu ? Öğreneceğine unutuyor, bildiklerindne şüpheye mi düşüyordu  ? Geride bıraktığı onca şeyden ve onca yıldan sonra,böyle yaprak gibi titremek, kendini boşa dönmüş gibi hissetmesine yol açıyordu. Yürümüş, yürümüş ama hiç bir yere gidememişti. Belki de dünyanın yuvarlak olması, daima başladığın yere, yani kendine dçneceğin anlamına geliyordu.

Küçük bir Anadolu kasabasından İstanbul 'un ışıklı gecelerine uzanan bir yolculuğun hikayesi. Sevginin değil, mecburiyetin birlikte tuttuğu bir ailede büyüyen Narin ilk kez aşık olduğunda yolların nihayet daha büyük yollara bağlandığını, o büyük yolların başka şehirlere, ülkelere kavuştuğunu anlar.  Ve biri gittiğinde arkasında bir yol bıraktığını. Ama o yolların nefrete, ihanete de açıldığını anlaması için aradan yılların geçmesi, dostlukların sınanması, kaybedilenlerin bulunması gerekecektir.

Aşka Şeytan Karışır ve Maraz adlı romanları yayımladığı yıllarda en çok satanlar listesinden aylarca inmeyen Hande Altaylı 'dan yaşamın içinden, samimi ve sarsıcı bir roman.

Bakire Olduğu İçin Erkek Arkadaş Bulamıyor


Bir internet sitesinde yine dolaşırken gözüme bu başlıklı bir haber ilişti. İçeriğini okumak için tıkladığımda Amerika 'lı atlet Lolo Jones 'in ifadelerinin yer aldığı haberi okudum. Evlilik öncesi sekse inanmadığını, bunun doğru olmadığını düşündüğünü dile getirmiş 29 yaşında ki sporcu.

Bundan yola çıkarak bu konu hakkında oturulup uzun uzun konuşabilme fırsatımız olsa çok güzel bir gün olurdu diye düşünüyorum. Böyle şeyler göreceli konulardır. Din, inanç gibi olgular da işin içine girince tamamiyle "evet yasak" sonucu çıkıyor sanırım. Empati kurularak düşünüldüğünde olaya bakacak olursak iki tarafta haklı çıkıyor olay daha da karışıyor. Şimdi kendinizi bir bayanın yerine koyun ve erkek arkadaşınızın sizden böyle bir isteği olduğunu düşünün. Doğal olarak bayanın kendisini koruma psikolojisi, ileride neler olabileceğini düşünmesi neticesinde cevabı hayır olacaktır ya da sıcak bakmadığını söyleyecektir. Doğru mudur bu ? Ee yani. Bayan ileride ayrılabilme ihtimallerini de düşünerek bu konuya sıcak bakmaz. Peki burada şu soru geliyor gündeme. Kafan da olası bir ayrılığı hep barındırıyor musun ? Bir erkekle ilişkiye başladığında hep kafanda acabalar mı yer alacak ? Şimdi konunun bayan kısmını bırakıp kendimizi erkeğin yerine koyalım. Bir erkek olarak soruyorum; Doğa da dişisin ilgi duymayan, onu istemeyen, kovalamayan bir erkek canlı gösterebilir misiniz ? Yok. Zaten böyle olması gerekiyor ki bir ilişkiden, üremeden vs bahsedebilelim. ( Zaten bayanlarla ilgilenmeyince de kızıyorlar o ayrı :) ) Çeşitli ihtiyaçları olabilir erkeğin ki vardır. Peki bu ihtiyacını kimden isteyecek ? "Aşkım tamam ben seni seviyorum ama başkası ile de sevişmeme izin ver" dese buna bayanın vereceği cevap ne olabilir sizce ? Hadi diyelim bu konuda ki bayan ve erkek arkadaşlarımız bayağı geniş çıktılar bayan izin verdi erkek de gitti oldu bitti. Doğru olan bu mudur peki ? Şimdi doğru olanı mı yapmış oldular ? Sanırım iki ucu boklu değnek deyimi bulaya cuk geliyor :)

Şimdi gelelim ünlü atletimiz açısından düşünmeye :) Bu güzel bayan hem erkek arkadaşı olsun istiyor hem de başında ki bu "olmaz!" derdi yüzünden yalnız kalıyor. Siz yerinde olsanız ne yapardınız ?

Vücut Nasıl Geliştirilmeli ?


Antrenman Teknikleri 

Güç gösterisi yapmayın; hareketleri muntazam yapın. Sırf kendinizi tatmin etmek için zar zor yüksek ağırlıkların altına girmeyin. Ağır kaldırın ama hareketin tekniğini bozmadan; aldatmacaları arada sırada uygulayın. Dirseklerinizi kontrol etmeyi öğrenin, Hareketi hissedin. Hedef kas ne kadar zorlanıyorsa okadar çalışıyordur.

Hareketlerde eklemlerinizi kilitlemeyin. 

1.5-2 ayda bir hareketlerinizi değiştirin, çeşitlendirin. Böylece kasların hareketlere olan adaptasyonunu minimuma indirip, gelişebilirsiniz. 

Tamamen dinlenmeden, kaslarınız yenilenmeden çalışmayın. Ağrıyan kasları çalıştırmayın(büyük kaslar 5 günde küçük kaslar 2-3 günde yenilenir). Fazla çalışma (overtraining) gelişememenin en büyük etkenlerindendir. Bir kaç ayda bir 1-2 hafta ara verin. 

Isınmaya önem verin; sakat olarak çalışamazsınız. Isınırken, set aralarında ve antrenman sonlarında esneme hareketlerini yapın. Esneme kaslara daha fazla büyüme olanağı sağlar. 

Ayni bölgedeki kasları çalıştırmaya özen gösterin. Böylece kani ayni bölgede toplayıp dağıtmazsınız, tam bir pompalama sağlarsınız. Pompalamak kası tamamen yorup esnetir. Arnold'in dediği gibi; "İyi bir pompalama orgazm gibidir." 

Aralarda meyve suyu, limonata gibi karbonhidratlı içecekler tüketin. 


YOGUNLUK ÇALISMASI VE HACIM YAPMAK (High Intensity Training) 

Az ama yoğun çalışmak.Hacim yapmanın en önemli kuralıdır. 

Ağır çok ağır çalısın. 

Haftada 3 kere çalısın (ayni kası haftada 2 kereden fazla çalıştırmayın). 

Büyük kaslar için 8 set*6 tekrar, küçük kaslar için 5*6 yapın. 

Aralarda 2-3 dakika dinlenin. 

1 saatten fazla çalışmayın. 

15-20 dk. isinin. 

Çok yeyin.(4000-5000 kcal,250-400 gr protein) 

İste sizi yoğunluk çalışmasında kullanabileceğiniz 3 teknik: 

TEKRARLANAN EFOR TEKNIGI 

Kas gerilimini ve kasın limitlerini yükselten,etkili bir tekniktir.Maksimum olmayan bir ağırlıkla ağırlığı arttırmadan 3*8'i bitirmektir.Yani bütün gücünüzle 3*8'i yapabileceğiniz ağırlıkla, tükenene kadar kadar.Örneğin 100kg ile bench press'te ancak 8 tekrar yapabiliyorsunuz,is bunu 3 set yapabilmektedir. Burada esas olan bu 3 set'i çıkarabileceğiniz ağırlığı ayarlayabilmektir.Böylece zamanla bu ağırlık yetmeyecek ve gelişme duracaktır.Bu nedenle ileride ağırlığı arttıracaksınız. 

MAKSIMUM EFOR TEKNIGI 

Güç artsını sağlayan en önemli tekniktir.%90'un üstündeki ağırlıklarla yapılan çalışmaların en iyi güç artışlarını sağladığı ispatlanmıştır.Teknikte maksimum ağırlıkla 1-3 tekrar yapıyoruz ve antrenman basına 1 hareket seçiyoruz.Bu hareketi de en fazla 2 hafta uyguluyoruz, yani 2 hafta sonra başka bir harekete gidiyoruz. Örneğin;2 hafta bench press,2 hafta squat...Bunun nedeni fazla çalışmadan kaçınmaktır.Tabii ki temel hareketleri yapıyoruz.(bench press,squat,good-morning,deadlift,barbell row,barbell curls,leg press, behind neck,tricep extension...)3 tekrar çıkarabileceğimiz bir ağırlıkla başlıyoruz ve 1 tekrara kadar ağırlığı arttırıyoruz. 

DINAMIK EFOR TEKNIGI 


Bu teknikte ağırlıktan çok hız önemlidir.Ağırlık harekete göre %50-%70 arasındadır.Bu ağırlıklarla da olabildiğince hızlı bir şekilde tekrarları yapıyoruz.Genelde 8 set* 2-3 tekrar.Bu teknikle mükemmel bir güç artısı ve hacim sağlayabilirsiniz.Özellikle ani gücü arttırmada çok etkilidir. 

YOGUNLUGU ARTTIRMAK 

1.ALDATMACA 

Eğer dozu iyi ayarlanırsa aldatmacalar oldukça etkili olabilir. Yalnız burada önemli olan muntazam formda ne kadar yapabiliyorsanız yapın ve son bir kaç tekrarda uygulayın. Yani baslar başlamaz ilk tekrarlarda değil.Amaç bu tekniklerin hepsinde olduğu gibi kasa ekstra baskı uygulamaktır. 

2.FORCED REPS 

Alışkanlık haline getirmeden uygulanmalı ve ağırlığı yardımcınız değil siz kaldırmalısınız.3 tekrar geçinmemeli. 

3.SET SAYISINI ARTTIRMAK 

1-2 tane ekstra set yapmak kaslarınızın limitlerini zorlayacaktır.Ama set şayisini çok fazla arttırsanız is yoğunluk çalışmasından çıkar ve overtraning'e dönüşebilir. Yeri gelmişken yoğunluk çalışmasını iyice açıklayalım.Normalde yapılan çalışmalarda kullandığınız ağırlık kaldırabileceğiniz maksimum ağırlığın %50-70'idir (genelde 8-10*8).Yoğunluk çalışmasında ise bu oran %70-%100 arasındadır (1-6*6-1).Ve dolayisiyla set ve tekrarların sayısı azalmaktadır. Diğer bir çalışma sekli olan aerobik-definasyon çalışmasında ise ağırlık azalmakta ve setler artmaktadır(8-14*10-20) 

4.DROP SETS 

Zorlamalı tekrarlarda olduğu gibi bu sefer gücünüz tükendiği zaman yardımcı yerine bardan ağırlığı azaltıyoruz. 

5.NEGATIF ZORLAMA 

Ağırlığın indiriş hızını azaltıyoruz.Bari indirirken 6'ya kadar sayın. Hızı daha da azaltarak zorlamayı arttırabilirsiniz. 

6.ÖNCEDEN YORMA 

Temel egzersizleri daha verimli uygulayabilmek için kullanılan bir tekniktir. Yüksek ağırlıklarla yapılan büyük kas gruplarını çalıştıran temel egzersizlerde küçük kas gruplarının yorulması sonucu hedef kas tam anlamıyla çalıştırılamamaktadır. Bu nedenle büyük kas grupları izole egzersizler ile önceden yorulmalıdır. Ör:Bench Press'den önce Yana Açış,Squat'dan önce Leg Extensions veya Bent-over Row hareketinden önce Lat Pulldown. 

7.SET IÇINDE DINLENME 

İleri seviyede çok sik olmamak şartıyla kullanılabilecek çok etkili bir tekniktir.Set içinde tükenme noktasında 20-30 saniye dinlenip toplam tekrar sayısını tamamlamaya yöneliktir.Kendi programamindan örnek vermem gerekirse; Bench Press-4*12 : ilk 6 tekrardan sonra 20 sn. dinlenme +4 tekrar ve tekrar 20 sn. dinlenme+2 tekrar. Yalnız örnek tekrarlardan bir tane daha fazla bile yapamayacak şekilde ağırlık ayarlanmalıdır. Bu şekilde tüm hareketlerde kullanılabilir. 

8.ODAKLANMA 

Gelişmesi geri kalmış bölgelere odaklanın.Yeni hareketler ekleyin,setleri arttırın.. 

9.ÇESITLILIK 

Çalışmalarınız statik olmasın değişiklik arayın. 

SET ÇESITLERI 

Tek set-Özellikle yeni başlayanlar için egzersiz basına bir set uygulanması. 
Üçlü set-En çok uygulanan kasık uygulama.Çoğu kişiye yeterli gelişimi sağlayabilmektedir. 
Split sistemi-Kas gruplarına göre antrenmanların ayrılmasıdır.Üst vücut/alt vücut veya bicep/tricep/omuz yada göğüs/sırt gibi.Varyasyonları deneyerek en uygununu bulmalısınız.İleri seviyede sabah/aksam olarak çalışılabilir.Ayrıca 1 saatten fazla çalışmanın testosteron seviyelerini düşürmesi nedeniyle kullanılmalıdır. 

Piramit sistemi-Ağır kilolarla ve düşük tekrarlarla başlayıp az kilo ve yüksek tekrarlarla bitirmek.Yada tam tersi hafif-ağır. 

Süper setler-İki setin aralıksız olarak uygulanması.Ters kaslarda uygulanırsa etkisi artmaktadır. 

Bench press-8 tekrar 

Enseye barfiks(kanat)-8 tekrar 

2-3 dakika dinlenme ve tekrar 

Dev setler-3 veya daha fazla aralıksız set.Bicep-tricep-omuz v.s gibi. Set şayisi arttıkça dinlenme zamanı artmaktadır,süper setlerde 2-3 dev setlerde 5-6 dakika olabilir. Bu tür aralıksız setler ileri seviyede olanlar tarafından uygulanmalıdır.Zira kaslar üstünde yüksek bir baskı ve zorlama olmaktadır.Güzel tarafı ise antrenman süresini bayağı bir kısaltmasıdır. 

HIPERTROFI VURGU ÇALISMASI (Hypertrophy Specific Training) 

Teknik yoğunluğu azaltıp frekansı arttırmaya dayanıyor.Yani set şayisi az ama çalışma günleri fazla. Bu tekniğe göre çalışma ile oluşan mikro travma(kaslarda zedelenme=antrenman) arttırılırsa gelişme hızı da artacaktır. Çünkü mikro travma 48 saat içerisinde giderildiğinden ayni kas grubu 48 saat sonra tekrar çalıştırılabilir. Uygulamada her kas grubu için sadece 1 set yapılıyor ve ayni kas haftada 3 kere çalıştırılıyor. ABD'de Montclair Üniversitesinde yapılan araştırmada 1.grup çok setli çalışma yapıyor,2.grup ise tek set çalışıyor. Elde edilen sonuçlara göre iki grupta da ayni etki gözlemleniyor.Alabama Üniversitesi'nde yapılan deneyde ise 1.grup ayni kası haftada bir kere çalıştırıyor,2.grup ise haftada üç kere.Sonuçta 2.grup daha fazla gelişme ve %40 daha fazla güç artısı elde ediyor.Bana göre tek set çalışıldığından aşırı çalışmaya(overtraining) dönüşme ihtimali düşük ama kaslarda yeterli uyarımı sağlayabilir mi?Yalnız sunu da belirtmek gerekir ki bir kaç setlik ısınma setleri dahil olmadığından zorlu bir set çıkarılırsa ise yarayabilir. Deneyip gözlemlemeye değer. 

ALMAN HACIM ÇALISMASI(German Volume Training) 

Hacim çalışması olarak geççesine rağmen ağır olmasından dolayı kolaylıkla aşırı çalışmaya dönüşebilir.Fakat durgunluk döneminde(plateau),gelişememe durumunda olanlar kaslarını şaşırtmak için deneyebilirler. 

Her kas için temel egzersizlerden tek birini seçin. 
Ayni ağırlıkla 10 set 10 tekrar çalısın.Ağırlık maksimum tek tekrarın %60'i olmalı. 
Setler arasında en fazla 90 saniye dinlenin. 
Her kası 4-5 günde bir çalıştırın. 
Böyle her kas için 5-6 çalışma yaptıktan sonra 1 hafta hafif çalısın. 
Sonra ağırlığı biraz arttırıp 10 set 6 tekrar seklinde devam edin.Ve bu şekilde döngü biçiminde tekrar edin.


Kaynak; vucutcu.com