31 Ağustos 2012 Cuma

Full HD 'den Daha Ötesi


4K ile tanışın: Sony, IFA'da, bugünün Full HD'sini yerle bir eden yeni TV'sini tanıttı.
Sony, "endüstrinin en büyük televizyonu" olduğunu söylediği 84 inç'lik LCD ekranını IFA 2012'de görücüye çıkardı. 4K çözünürlüğüne (3840 x 2160) sahip televizyon, Full HD'den 4 kat daha yüksek çözünürlük sunuyor.

Sony'nin 4K X-Reality PRO yüksek çözünürlüklü motorunu kullanan televizyon, inanılmaz derecede keskin görüntüler sunuyor. KD-84X9005'in görsel motoru, çözünürlüğü farklı içerikler için ayarlayabiliyor. Bu sayede dijtal HD yayınlar ve Blu-ray diskler, ekrana göre optimize ediliyor. Televizyon, 3D desteğine de sahip ve beraberinde pasif 3D gözlüklerle geliyor.

Sony, bir daha hiç piksel görmeyeceğinize söz verirken "görsellerin nefes alıcı bir biçimde gerçekçi ve temiz göründüğünü" söylüyor. Sony, ekranın 60 derecelik bakış açısında bu özellikleri koruduğunu söylüyor.

Cihaz, 3D ses sunabilmek için 10 birim hoparlörü bir araya getiriyor. PlayMemories ise PlayStation 3 sahiplerine yüksek çözünürlüklü resimleri gösterme olanağı sunuyor. Sony, televizyonun fiyatı hakkında şimdilik bir açıklama yapmıyor.


İsmi; Ölümsüzlük Mantarı


Çukurova Üniversitesi’nde altı yıl önce deneme üretimine başlanan “ölümsüzlük mantarı”nın seri üretimine başlandı. Uzmanlar mantarın kanser, kalp rahatsızlıkları, hipertansiyon, yüksek kolesterol, alzheimer, diyabet, hepatit gibi hastalıklarda bağışıklık sistemini kuvvetlendirici etkisi olduğuna dikkat çekiyor.

Araştırmayı yürüten Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Çolak, Latince adı "Ganoderma Lucidum" olan, "Kırmızı Reishi" olarak da bilinen türün Çin, Tayvan, Japonya ve ABD'de üretildiğini belirterek, mantarın üretim koşullarının dünya genelinde sır gibi saklandığını söylüyor. Reishi ile Manyas Gölü'nün temizlenmesi çalışmalarında karşılaştığını belirten Çolak, "Araştırmalarımda dünyada bir, iki mantar türünün tıbbi açıdan, diğer yenebilen mantarlara göre daha değerli olduğunu öğrendim ve bunları araştırdım. Çukurova Üniversitesi kampüsünde, Kapıdağ Yarımadası'nda, Bursa'da bu mantarlara ulaştım. Mantarlardan yola çıkıp laboratuar koşullarında, bunların profesyonel olarak üretilebilirliğini ortaya koydum" diye konuşuyor.

Yurt dışında toz ya da hapı satılıyor

ABD, Çin ve Japonya'da mantarın kendisinin satılmadığını, toz ya da hap şeklindeki sentezlerinin olduğunu belirten Çolak kullanıcıları uyarıyor: "Mantarın etki etmesi için meyvelerinin iyi gelişmiş olması lazım. Haplarda meyvenin hangi bölümünden yapıldığını bilemeyebilirsiniz. Siz fark etmeden toz haline getirildiğinde, mantarın sapından mı meyvesinden mi yapıldığı kestirilemeyebilir. Üretilen mantarlar 'Ganoturk' adıyla satışa sundu. Mantarın etkisi en iyi, iki saat kaynatılıp suyunun içilmesiyle sağlanıyor. Çolak, mantarların doktor görüşü alınarak kullanılması gerektiğini söylüyor.

Giresun ve Ordu'da da bulundu

Sabah'ın haberine göre ise Giresun Orman Bölge Müdürü Ali Kaya, müdürlük sınırları içerisinde ölümsüzlük mantarına rastlandığını ve yöre halkı tarafından tanınmadığı için rağbet görmediğini dile getirdi. Kaya, "Piyasada aranan bir mantar türü olduğundan maddi değeri çok yüksektir. Yurt dışından yüksek maliyetlerle getirilerek kültür ortamında üretimi yapılan Ganoderma Lucidum, Ordu İşletmesi Çambaşı Şefliği'nde doğal ortamında yaşamını sürdürmektedir" dedi.


Buzdolabı Kokusunu Yok Edin




Buzdolabı kokusu bütün eve yayılıyor ve rahatsız ediyor. Buzdolabı kokusunu kökten geçirecek bir çözümümüz var!

Buzdolabı kokusunu gidermek için kömür kullanabilirsiniz. Kömürü kullanmak etkili ve kötü kokuları emici bir yöntemdir. Aynı zamanda çok ucuz ve çevre dostudur.

Kömürleri yaklaşık 2-3 cm uzunluğunda kesin.

Kömürleri küçük bir kap içerisine koyun, üzeri açık kalsın.

Kabı kokunun yoğun olduğu yere koyun.

Bir kaç gün sonra kötü kokular tamamen gittiğinde kömürü buzdolabından çıkarın. Kalmaya devam etmesi problem oluşturmaz.


Sertifikasız Organik Ürün Satmak Suç


Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, bazı pazar ve satış yerlerinde köylerden getirilen ürünlerin 'Organik' adı altında pahalı satılması konusunda uyardı. Bakanlık sertifikası olmayan ürünlerin organik olarak satılmasının suç olduğunu duyurdu.

Bakanlık uyarısında halkın son yıllarda insan sağlığı açısından organik ürünlere yöneldiği, sertifekası bulunmayan ürünleri 'organik' adı altında satanların suç işlediği ve bunlar hakkında yasal işlemler yapılacağı belirtildi. Açıklamada, şöyle denildi;


"Son yıllarda insan sağlığı açısından önemi her geçen gün daha da çok anlaşılan organik ürünlere karşı tüketicilerin talebinde büyük artış meydana gelmiştir. Tarladan sofraya kadar kontrol altında bulunan organik ürünlerin üretimi, diğer kimyasal ilaç ve gübre kullanılarak üretilen ürünlere göre daha fazla zahmetli ve masraflıdır. Dolayısıyla organik ürünler pazarda diğer ürünlere nazaran daha yüksek fiyatlara satılmaktadır. Son yıllarda organik ürünlere talebin artması ve fiyatlarının yüksek olması sebebi ile bazı pazar ve satış yerlerinde köylerden getirilen ürünlerin organik ürün olarak satıldıkları görülmektedir. Bir ürünün köyde yetişmesi veya yetiştirilirken hayvansal gübre kullanılması o ürünü organik ürün yapmaz. Kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim yapılarak üretilen ürünler organiktir. Organik ürün sertifikası olmayan ürünleri organik ürün olarak satmak suçtur."


Uyurken Öğrenmek Mümkün


Eğer yastığınızın altına bir ders kitabı koyarak uyursanız, beyninizin bazı denklemleri siz uyurken çözmeye çalıştığına inanıyor olabilirsiniz. Bilim insanları, en son araştırmalarında bu düşüncenin gerçek olabileceğini ortaya koyan bulgular elde etti.

Yapılan son araştırmalara göre, insan uyurken aldığı koku ve aynı anda duyduğu sesi bağdaştırıyor. Uyandıktan sonra sadece sesi duyduğunda ise, koku aklına geliyor. Önceleri, insanın her sabah "ölümden uyandığına" inanılırken, artık beynin uyurken de aktif olduğu, hatta öğrenebildiği öne sürüldü. Uyku esnasında sözlü olarak öğrenmenin mümkün olup olmadığını konu alan deneylerden sonuç alınamamasına rağmen, en son deneyler, gün içinde öğrenilenlerin uyku esnasında beyinde pekiştiğine işaret etti. Bu noktadan yola çıkan bilim insanları, şimdi koku gibi başka gereçler kullanıldığında öğrenmenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği sorusuna cevap arıyor .

Uyurken aldığımız kokuları hatırlıyoruz

Weizmann Enstitüsü'nde yapılan bir deneyin sonuçlarına göre, insan beyni, uyurken eş zamanlı olarak koklanan kokular ve dinlenen melodileri bağdaştırıyor. Uyku esnasında güzel bir koku eşliğinde dinletilen melodi, uyanıkken koku olmadan dinletildiğinde, denekler derin nefes alarak havayı içine çekiyor. Kötü kokuyla birlikte dinletilen melodiyi duyduklarında ise nefes alışverişleri kısalıyor ve denekler, koku olmamasına rağmen, kötü bir koku almışçasına rahatsız oluyor.

Yapılan ikinci deneyde ise deneklerin öğrendikleri tepkiyi sadece uyanıkken değil, uyurken de verdikleri görülüyor. Deneyde, öğrenilen tepkinin REM evresinde (uykunun rüya görülen safhası) daha etkin olduğu gözlense de, öğrenmenin uyanma saatimize iletilebilmesi için REM evresinin dışında da gerçekleşmesi gerektiği anlaşıldı.

"Ölümden farklı"

Araştırmada yer alan Anat Arzi, Jerusalem Post gazetesine yaptığı açıklamada, "Beynin bilgiyi değerlendirme şekli inanılmaz. Bir zamanlar, uyku 'ölümün tersine çevrilmiş hali' kabul edilirdi. Ancak uyurken beynimizin çalışmaya devam ettiği anlaşıldı. Artık uyurken öğrenebildiğimizi billiyoruz. Amaç, uykuda öğrenme limitinin ne kadar olduğu" dedi.

Deneylerde elde edilen bilgilerin yardımıyla, uyku apnesi gibi hastalıklar için de pratik tedaviler geliştirilmesi amaçlanıyor. Araştırmacılar ayrıca, beynin uyku ve koma sırasındaki bilinçsiz faaliyetlerini araştırmaya ve beynin sınırlarını aramaya devam ediyor.

Uyku esnasında öğrenmeyle ilgili Nature dergisinde yer alan bir diğer araştırmada, beynin geçmişteki bilgileri uyurken daha da pekiştirdiği doğrulandı. Ancak beynin yeni bilgileri ne kadar iyi kavradığı konusunda hala kesin bir sonuç alınamadığı ifade edildi.


30 Ağustos 2012 Perşembe

Katlanan Araba Gerçek Oldu


Siz hiç katlanabilen bir araba gördünüz mü? Görmediyseniz üzülmeyin, biraz sonra göreceksiniz!

Küçük şehir arabaları, ABD'de olmasa da dar sokaklı ve sıkışık trafikli Avrupa kentlerinde oldukça yaygın. Ancak MIT'nin geliştirdiği yeni bir araba bu durumu değiştirebilir.

Elektrikle çalışan bu araba çevre dostu, çok küçük ve Hiriko Fold adını taşıyor.  Zaten küçük olan araç, dar park alanlarına sığabilmesi için "katlanıp" daha da küçük hale gelebiliyor.

MIT'nin ilk başta konsept olarak tasarladığı araç, 2013'te 16.000 dolardan piyasaya sürülecek. Tek kapılı Hiriko Fold iki kişiyi taşıyor ve tek şarjla 75 mil yol katedebiliyor.

Direksiyon yerine joystick ile kumanda edilen taşıtın bir başka göze çarpan özelliği de, birbirinden bağımsız hareket edebilen tekerlekler sayesinde kendi etrafında dönebilmesi. Bu da katlanma özelliği ile birlikte dar alanlarda manevra kabiliyetini arttırıyor, hatta aracın park yerine yanlamasına girebilmesini bile sağlıyor. Aracın her tekerleğinde ayrı motor olduğu söyleniyor.


Cep Telefonu Klozetten 10 Kat Daha Tehlikeli


Araştırmalara göre cep telefonları birçok klozetten 10 kat daha fazla bakteri barındırıyor.

Bunun en büyük kanıtı, Uganda'da bir adamın, bir hastanenin karatina bölümünden çaldığı cep telefonundan Ebola virüsü kapması. Arizona Üniversitesi’nden mikrobiyolog Charles Gerba’ya göre, cep telefonundan hastalık kapmak için Ebola salgını olmasına da gerek yok. Tuvaletlerin sık sık temizlenmesine karşın cep telefonu gibi sık kullanılan araçlar böyle bir rutin temizlikten geçmiyor. Bu da onların daha çok bakteri barındırmasına neden oluyor. Gerba bir telefondaki bakteri sayısının çok önemli olmadığını, bunun cep telefonlarının ortak kullanılması ya da paylaşılması durumunda arttığını ve tehlikeli olduğunu da belirtiyor.

Yüze ve ağıza yakın

Cep telefonlarının yarattığı tehlikenin bir sebebi de yüze ve ağıza yakın tutuluyor olması ve insanların elektronik eşyaları temizlemede pek istikrarlı davranmamaları.
Uzmanlar tehlikeyi azaltmak için telefonların başka kişilerle ortak kullanılmamasını ve antibakteriyel temizleyicilerle temizlenmesini tavsiye ediyor. Antibakteriyel spreyler eşyaya zarar verse bile mendillerle zarar vermeden temizlemek mümkün.


Dünyanın En Küçük Renkli Yazıcısı


Samsung Electronics Co. Ltd, optimum üretkenlik için üstün performansı  en son teknoloji ile biraraya getiren, yeni kompakt CLP-365 serisi yazıcılarını satışa sundu.

Yeni seri, yazıcı tasarımına benzersiz bir yaklaşım getirerek, sektörde öncü oluyor.  Samsung Tasarım Ekibi tarafından benimsenen bu yaklaşıma göre olağanüstü konfor ve benzersiz kontrol özellikleri için yazıcı arayüzü ile sistem birimi birbirinden ayrılıyor. Özellikle bireysel kullanıcıların ve küçük ofislerin ihtiyaçlarını karşılama amacıyla tasarlanan CLP-365, kullanıcılara en yüksek teknolojide baskı kalitesi sunan, kompakt ve az bakım gerektiren en gelişmiş kişisel çözümü sunuyor. 

Yazıcının öne çıkan bazı özellikleri:
• Sınıfının en küçük renkli A4 lazer yazıcısı CLP-365 serisinin ebatları yalnızca 382mm x 309mm x 211.5mm.; bu sayede çalışma masalarında çok az alan kaplıyor. 

• ReCP görüntü büyütme teknolojisi, daha keskin ve canlı baskılar elde edilmesini sağlarken, dakikada 18 sayfaya (renkli 4 sayfa) kadar benzersiz hızda yazdırma özelliği de sunuyor 

• Kontrol paneli üzerinden  “Tek Tuş”la çalıştırma fonksiyonları ,anında tek dokunuşla Wi-Fi ayarları ve tek dokunuşla yazdırma özellikleri yer alıyor. 

• Akıllı cep telefonları ve tabletler gibi cihazlardan tek bir tuşa basarak kolayca yazdırmayı mümkün kılan kolay mobile print özelliği de öne çıkan özelliklerinden.

Samsung Electronics’in BT Çözümlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Joosang Eun yeni yazıcı serisi ile ilgili olarak, “CLP-365 serisi ile en gelişmiş baskı teknolojisini dünyanın en küçük renkli A4 lazer yazıcıları içinde sunarak ev-ofis kullanıcılarının yazdırma deneyimini zenginleştirmek ve üstün, çevre dostu performans sunmak istiyoruz. Yeni serimiz ile yeniliklerimizi ve müşterilerimize en son teknolojik özellikleri barındıran, daha hızlı ve üretken yazıcılar sunmayı sürdüreceğiz.” dedi.

Yüksek Hızda, Gerçeği Kadar Canlı Renkler 
Samsung’un en gelişmiş renkli yazdırma teknolojisini barındıran yeni CLP-365 serisi daha keskin ve canlı baskı sonuçları veriyor. ReCP (Net Sayfa Oluşturma Motoru -Rendering Engine for Clean Pages) teknolojisi sayesinde renkli kenarların ve metin/grafiklerin netliği inanılmaz düzeyde artıyor. Yeni polimer toner de en üstün performansı elde etmek için aşırı canlı renklerde görüntü kalitesi sunuyor.

Ödüllü Maliyet Kontrol Özelliği  
Her kullanıcı için bir yazıcının olağanüstü renk kalitesi ve hızlı yazdırma özelliklerine sahip olması kadar, uygun maliyetli olması önemlidir. Samsung’un ödüllü Çevre dostu baskı teknolojisi kullanıcıların etkin biçimde yazdırma seçeneklerini yönetmelerine ve toplam maliyetlerde  %10’un üzerinde tasarruf elde etmelerine olanak sağlarken, gereksiz metinleri, görselleri ve boşlukları yazdırma işlemi öncesi sizin yerinize kaldırıyor. Sürücü içindeki eko-simülator kullanıcıların tercihlerini yaparken bu tercihleri sayesinde ne miktarda toner, elektrik ve kağıt tasarrufu sağladıklarını görmelerini sağlıyor.

Dilediğiniz Cihazdan Yazdırın –Kablosuz (Sadece wireless modeller desteklemektedir.)
CLP-365 serisi, kablosuz bağlantı ortamlarında herhangi bir USB kablosu ya da bağlantı kablosuna ihtiyaç duyulmadan yazdırma işlemini gerçekleştirebiliyor. Tek yapılması gereken kablosuz yazdırma özelliğinin devreye sokulması ve yazdırılacak işlerin yazıcıya gönderilmesi.

Yazdırma işlemi için bir bilgisayara ihtiyacınız olmadığını hayal edin. Samsung’un Easy Mobile Print özelliği ile Samsung’un ağ ve kablosuz yazıcılarından bir bilgisayara ihtiyaç duymadan yazdırma işlemi yapılabiliyor. Kullanıcılar diledikleri bir cihazdan resim, web sayfası, PDF dosyası ya da Microsoft Office dokümanlarını  yazdırabiliyor. 

Samsung MobilePrint uygulamasını kullanıcılar akıllı cep telefonlarına ya da tabletlerine kolaylıkla indirebiliyor. Uygulama Android, Windows ve iOS işletim sistemli akıllı cep telefonlarını ve tabletleri destekliyor.


Küçük ve Kolay
Teknoloji ve tasarımın uyumu sayesinde, yeni CLP-365 serisindeki yazıcılar mevcut yazıcı modellerine oranla daha kompakt ve hafif bir tasarıma sahip. %32’ye kadar daha küçük ebatlarıyla yeni serideki yazıcılar daha az yer kaplayarak, çalışma masasındaki kullanım alanından maksimum yararlanılmasını  mümkün kılıyor. 

CLP-365 serisi yalnızca küçük tasarımı ile değil, sunduğu çeşitli özelliklerle de öne çıkıyor. Bu özellikler arasında kullanımı kolay  “Tek Tuş” özellikleri dikkat çekiyor.Bu özelliklerden en önemlisi  “Tek Dokunuşta Ekran Yazdırma” Kullanıcı bu fonksiyon sayesinde ekranında gördüğünü aynen yazdırabiliyor. Yazdırma işlemi öncesinde sayfa ayarlarını düzeltme yapması gerekmiyor. 

Satış Fiyatı ve Satışa Sunulma Bilgileri
Samsung CLP-365 serisi yazıcılar 319 TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunulacak. Daha fazla bilgi için Samsung.com.tr’yi ziyaret edebilirsiniz.

Eksen On Air - Radyo Eksen Festivali




Düzenleyen: Radyo Eksen
Yer: KüçükÇiftlik Park
Başlangıç: 15.09.2012 
Bitiş: 15.09.2012 

Modern hayatın sesi Radyo Eksen'in ilk festivali 15 Eylül'de.

Bombay Bicycle Club,Space, The Stranglers gibi grupların yer alacağı festival de dj olarak da Belle Sebastian, Babyshambles-Libertines gibi isimler var. Eğlenceli vakitlerin geçirileceği festivale küçük de bir kasaba kurulacak.

Daha detaylı bilgi için tık! 


Sigaraya GPS İle Takip Dönemi


Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kapalı mekânlarda sigara ihlalinin GPS sistemiyle takip edileceğini söyledi. "Evde yasak zor" diyen Akdağ "içmeyin" uyarısı yaptı
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tiryakilere, sigara firmalarına ve kapalı mekânda sigara içtiren işletme sahiplerinin yüreklerini hoplatacak uyarılarda bulundu. Tiryakilere "Ev yasağı" gelmeyeceğini söyleyen ancak evde içmemeleri konusunda uyaran Bakan Akdağ, sigara firmalarına Avustralya'da başlayan Kara Paket uygulamasını izlemeye aldıkları mesajını verirken, kapalı mekânda sigara içmesine izin verilen mekân sahiplerine de GPS'li denetimlerin başlayacağı uyarısını yaptı. 

Evde sigara içilmesin

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Sağlık Çalışanlarının Tütün Kullanma Alışkanlıklarına ilişkin araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Toplantıda tütünle mücadelede gelinen noktadan memnuniyetini belirten Akdağ, ancak mücadeleye kararlılıkla devam edeceklerini söyledi. Bu kapsamda, tiryakiler, sigara firmaları ve kapalı mekânda sigara içirten mekân sahiplerine ciddi uyarılarda bulunan Akdağ, önümüzdeki günlerde gelecek yeni uygulamalar hakkında bilgi verdi. Bakan Akdağ, evde sigara içme yasağının pratikte uygulanmasının zor olacağını ancak tüm vatandaşların buna özellikle dikkat etmesini isteyerek, "Evde sigara kullanmayın. Özellikle evde çocuğu olanlar, hamile olanlar ve kalp, akciğer, astım gibi hastalıkları olanların yaşadığı evlerde sigara içilmesin" dedi. 

Kara paket takipte

Dünyada sigarayla mücadele kapsamında en son olarak Avustralya'da başlatılan Kara Paket (Sigara paketlerinin resimsiz, markasız ve siyah olması) uygulamasından dolayı takdir eden Bakan Akdağ, Türkiye'nin de Avustralya'daki uygulamayı izlemeye aldığını ve sonuçlarına göre Türkiye için değerlendirileceğini söyledi. Kapalı mekanda sigara içilmesine izin veren işletme sahiplerini de artacağını bildiren Akdağ, "Önümüzdeki günlerde denetim etkinliğimizi artırmak için GPS Sistemi gibi bazı yeni uygulamalar da hayata geçirileceğiz. GPS sistemiyle ihlalin olduğu yere daha sigara söndürülmeden en yakın ekibi yönlendirileceğiz. Sistem eylül ayından itibaren tüm Türkiye'de uygulanmaya başlayacak" dedi. Bakan Akdağ, "Sağlık Bakanlığı Çalışanları Tütün Kullanımı Araştırması" sonuçlarını açıkladı. Tütün kullanımının, önemli ve önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyleyen Akdağ, tütün kullanımına bağlı hastalıklar nedeniyle yılda 100 bin vatandaşın hayatını kaybettiğini bildirdi. Bakan Akdağ, sigara içen uzman doktorların son 5 yılda yüzde 42'sinin sigarayı bıraktığını söyledi. 

Sabah

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Ödüllü Çeviri Yarışması


En iyi düzyazı ve siir çevirisi olmak üzere iki kategoride düzenlenen ve 18-40 yas arası herkese açık olan ödüllü çeviri yarısması basladı, son basvuru tarihi 28 Eylül 2012!

Türkiye'nin Londra Kitap Fuarı 2013'te Odak Ülke seçilmesini desteklemek amacıyla British Council Türkiye tarafından düzenlenen Londra Kitap Fuarı Kültür Programı etkinliklerden biri olan çeviri yarısması, en iyi düzyazı ve siir çevirisi olmak üzere iki kategoride düzenlenmektedir.

Her kategori için bir kisiye ödül verilecek olan yarısmaya İnci ARAL, Fatih ERDOĞAN veya Can DÜNDAR'ın web sitemizde belirtilmis yazılarından biri; ya da Haydar ERGÜLEN veya Küçük İSKENDER'in yine web sitemizde belirtilmis siirlerinden biri çevrilerek basvurulabilmektedir.

Bu kategorilerde birinci gelecek iki kisiye, British Centre for Literary Translation tarafından özel olarak tasarlanan çeviri eğitimi verilecektir.

Basvurular, Ekim ayı bounca Maureen FREELY (seçkin bir yazar ve çevirmen), Daniel HAHN (British Centre for Literary Translation, Program Direktörü), Mevlüt CEYLAN (Yunus Emre Enstitüsü, Londra), Susanna Nicklin (British Council, Edebiyat Bölümü Direktörü), İlknur ÖZDEMİR (yayıncı, çevirmen, Kırmızı Kedi Yayınları) ve Tarık GÜNERSEL (PEN Baskanı, Türkiye)'den olusan uzman bir jüri heyeti tarafından değerlendirecek ve kazananlar Kasım ayında düzenlenecek bir resepsiyonla basına açıklanacaktır.

Çeviri yarısması hakkında ayrıntılı bilgi ve basvuru için tık!

Londra Kitap Fuarı Kültür Programı, Türkiye'nin 2013 yılında gerçeklestirilecek Londra Kitap Fuarı'na Odak Ülke olarak katılımı dolayısıyla British Council tarafından tasarlanan ve yürütülen bir dizi etkinlikten olusmaktadir. Bu program ile Türkiye'deki yayıncıların uluslararası alanda isbirliklerini gelistirmelerine ve sektörün daha rekabetçi bir yapıya kavusmasına destek olunması amaçlanmaktadır.

British Council
Tarihler: 25 Haziran 2012 Pazartesi ~ 28 Eylül 2012 Cuma


Yenikapı’nın Eski Gemileri Sergisi


Yenikapı’nın eski gemileri Rahmi M. Koç Müzesi’ne demir attı

Yenikapı’da 2004 yılında başlayan Marmaray ve Metro Projeleri inşaat alanında ortaya çıkan, son yılların en dikkat çekici arkeolojik verileri olarak kabul edilen Theodosius Limanı kalıntılarının fotoğraflarının yer aldığı ‘Yenikapı’nın Eski Gemileri’ Sergisi 16 Eylül’e kadar Rahmi M. Koç Müzesi’nde görülebilir…

Varlığı Bizans kaynaklarından bilinen ancak konumu ve gerçek büyüklüğü tartışmalı olan Theodosius Limanı kalıntılarının su yüzüne çıktığı ilk anlarda kazı çalışmalarında yer alan arkeologların deklanşöründen karelerin yer aldığı ‘Yenikapı’nın Eski Gemileri’ sergisi, bu anlamda bir ilk olma özelliği taşıyor.

Metro ve Marmaray kazı çalışmaları kapsamında Yenikapı’da ortaya çıkan Theodosius Limanı kalıntıları bu çalışmayı yürüten İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sualtı Kültür Kalıntılarını Koruma Anabilim Dalı’na bağlı Yenikapı Batıkları Projesi ekibi tarafından fotoğraflandı. Ekibin çektiği fotoğraflardan oluşan ‘Yenikapı’nın Eski Gemileri’ adlı sergi 20 Nisan -16 Eylül tarihleri arasında Rahmi Koç Müzesi’nde görülebiliyor.

Kalıntıların gün yüzüne çıktığı ilk dakikalar fotoğraflandı.

Kazılar sırasında ortaya çıkan günümüzden yaklaşık 1000-1500 yıl öncesine ait kalıntıların günyüzüne çıktığı ilk dakikalarda çekilen fotoğraflarından oluşan sergide; İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri arşivinden seçilen toplam 31 adet fotoğraf, 12 batığının bire bir ölçekli foto-mozaik çıktısı ve biri 3 boyutlu olmak üzere toplam 4 adet liman ve batık illüstrasyonu yer alıyor.

İstanbul Üniversitesi Yenikapı Batıkları Projesi ekibinin başkanlığını da yürüten Doç Dr. Ufuk Kocabaş, serginin, proje ekibinde yer alan arkeolog ve restoratör tarafından çekilen fotoğraflarla gerçekleştirilmesinin bu kazı alanı hakkında yapılan çalışmalar arasında bir ilk olduğunun altını çizdi. Kocabaş, “Halen devam eden kazılar bölgenin pek çok açıdan benzersiz bir fenomen niteliğinde olduğunu göstermeye devam ediyor. Marmara denizinin henüz göl halinde, deniz seviyesinin ise 85 metre aşağıda olduğu tarih öncesi dönemden, su seviyesinin yükselmesiyle alanın liman olarak kullanıldığı Bizans dönemine, hatta alüvyal birikinti ile dolan liman bölgesinin Osmanlı döneminde verimli tarım arazisine dönüştüğü halini yaklaşık 35 bin arkeolojik eser eşliğinde görmek her bilim insanının rüyası olsa gerek” dedi.


Rahmi M. Koç Müzesi
Tarihler: 27 Nisan 2012 Cuma ~ 16 Eylül 2012 Pazar
Adres: Hasköy Caddesi No:5 Hasköy İstanbul   İstanbul
Telefon: 0212 369 66 00 -01-02


21. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi





Düzenleyen: Marmara Üniversitesi
Yer: Marmara Üniversitesi
Başlangıç: 12.09.2012
Bitiş: 14.09.2012 

21. Yüzyılda Okuryazarlık ve Geleceği

Bilimsel gelişmeler ve teknolojik ilerlemelere bağlı olarak meydana gelen toplumsal değişim ve dönüşümler, eğitim, eğitimli olma ve öğrenme kavramlarının yanı sıra okuryazarlık algı ve tanımını da değiştirmiştir. Okuryazarlık, sadece kişinin dil gelişimi ve temel becerileri ile ilgili bir kavram olmaktan çıkmıştır. Okuryazarlık, artık sosyal çevreden de etkilenen ve temelinde iletişim olan bir eğitim terimidir. 

Bugün okuryazarlık denilince, kişinin dil becerileri yanında iletişim becerileri, sosyal gelişimi, iletişim teknolojilerini kullanma becerileri ve insanın yaşadığı toplumun kültürüne uyumunu da içeren çok geniş bir eğitim meselesi anlaşılmaktadır. Okuryazarlık kavramı tekil değil, çoğul olguları kapsar hale gelmiş; bilgisayar okuryazarlığı, bilim okuryazarlığı, çevre okuryazarlığı, teknoloji okuryazarlığı, internet okuryazarlığı, medya okuryazarlığı gibi farklı okuryazarlık türleri tanımlanmıştır. 

Detaylı bilgi için TIK! 


Windows 7'nizi 8'e Çevirin

Windows 7'den vazgeçmeden Windows 8'in renkleri, sesleri ve fazlasını kullanmaya ne dersiniz?

Windows 8'de göze ilk çarpan yenilik, hiç şüphesiz işletim sisteminin döşemeleri temel alan "Modern arayüzü". Windows 8'de önceki Windows'larda olduğu gibi bir masaüstü de var, ancak masaüstünü bir uygulama gibi çalıştırmanız gerekiyor. Bunun yanında Microsoft, Windows 8'in masaüstünde bazı değişikler de yapmış bulunuyor (Aero'yu kaldırmak gibi).

"Windows 8 RTM Theme for Windows 7" adındaki tema, Windows 7 yüklü bilgisayarınıza Windows 8'in duvar kağıdını, işaretçilerini, yazı tiplerini, seslerini ve renklerini şimdiden getirebiliyor.

Temayı yükleyebilmek için öncelikle Universal Theme Patcher gibi bir araç ile (veya elle) Windows 7'nin tema kilidini aşmanız gerekiyor. Ancak bu oldukça kolay bir işlem. Araçtaki "Patch" düğmesine bastıktan sonra sisteminizi yeninden başlatabilir, temayı C: \ windows \ resources \ themes klasörüne yerleştirip ona çift tıklayarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.








Google 'ın En Berbat İşi


Herkesin çalışmak için can attığı Googe'da, bu "berbat" işi kimse yapmak istemiyor!

İnsanlar bazen internete korkunç şeyler yüklüyorlar. Hem de çok korkunç şeyler... Ve hiç aklımıza gelmiyor ama birileri de bunlar durduk yerde karşımıza çıkmasın diye büyük çaba harcıyor. Ne var ki bu, en az yüklenenler kadar korkunç bir iş ve bununla uğraşanların etkilenmemesi mümkün değil. Web sitesi Buzfeed, bizi işte bu tarz içerikten koruyan birisi ile röportaj yapmış.

Adı gizli tutulan eski Google çalışanı, yaptığı işi her gün saatlerce kafa kesme, çocuk ve hayvan pornosu (bazen günde 15.000 resim), kan, şiddet ve abartılı fetiş içeren görüntülere bakmak olarak tanımlıyor. Bu zorlu iş, sözkonusu çalışanı oldukça kötü etkilemiş: "Google federal kuruluşlardan birinin benimle konuşmasını istedi ve o gün terapiye ihtiyacım olduğunu anladım. Kadın bana son derece sıradan eylemler içeren bazı resimler gönderdi (bir tür Rorschach testi gibi) ve ilk tepkimin ne olduğunu sordu. Ben de 'bu iğrenç bir görüntü' dedim. Resim sadece bir baba ve çocuğunu gösteriyordu."

Bu işi yapan çalışanlar sözleşmeli olduğu için sadece bir sene çalışabiliyorlar.  Aksi takdirde tam zamanlı olarak istihdam edilmeleri gerekiyor ve görünüşe göre Google bunu istemiyor. Bu nedenle çalışana, aynı görevi yapan diğer kişilerle olduğu gibi bir sene sonra yol verilmiş. Belki de bu doğru bir seçim, çünkü bu işi bir günden fazla sürdürmek bile aslında son derece sağlıksız. Ama bu çalışanlar için bir destek sistemi oluşturulmamış olması da hiç doğru değil.


28 Ağustos 2012 Salı

OGS Ölüyor, HGS Geliyor

Otoyol ve köprü geçişlerinde nakit geçişlerden sonra şimdi de KGS devri kapanacak. 8 milyon KGS kartın yerini HGS kartlar alacak. 5 liraya satılacak etiketler, binlerce PTT şubesinden alınabilecek. Büfelerde, marketlerde benzin istasyonlarında doldurulabilecek.

İstanbul başta olmak üzere otoyol ve köprü geçişlerinde trafiğin akışını yavaşlatan Kartlı Geçiş Sistemi (KGS) tamamen bitecek. Bunun yerini ‘Hızlı Geçiş Sistemi (HGS)’ alacak. PTT ve Karayolları Genel Müdürlüğü işbirliğiyle hazırlanan yeni sistemi Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım tanıtacak.

60 lira yerine 5 lira

HGS, vatandaşın fiyatının yüksek olması nedeniyle fazla ilgi göstermediği Otomatik Geçiş Sistemine (OGS) de rakip olacak. 5 banka tarafından 40 ila 60 liraya satılan OGS’nin yerini 5 liraya satılan bu etiketler alacak. Cihazın içinde bir çip olacak ve çipe sürücü ve araç bilgileri yüklenecek. PTT şubelerinden alınabilecek olan HGS’ler yine PTT şubeleri başta olmak üzere benzin istasyonları, marketler hatta bakkallar da bile doldurulabilecek.

İlk olarak İzmir’i Aydın ve Çeşme’ye bağlayan otoyollarda test edilen sistemde, 5 liraya alınacak etiketleri arabaların ön camına yapıştırmak yeterli olacak. Kartlar, gişe geçişleri sırasında aracı algılayarak, ücret tahsil edilecek.

Karayollarındaki 600 civarındaki KGS gişeleri HGS'ye dönüşecek. Mevcut OGS gişelerine de HGS etiketlerinin okunabileceği ekipmanlar yerleştirilecek. Türkiye'de yaklaşık 2 milyon 800 bin OGS, 8 milyon da KGS kullanıcısı bulunuyor.

Hürriyet

Dünyanın En Uzun Otobüsünü Gördünüz Mü?


Dünyanın en uzun otobüsü Almanya'da üretildi. Almanya'nın Dresden kentinde sonbaharda hizmet vermeye başlayacak otobüs tam 30 metre uzunluğunda ve 256 koltuğu bulunuyor.

"Die Autotram Extra Grand" adı verilen dünyanın en uzun otobüsü Almanya'nın Dresden kentinde üretildi. 30 metre uzunluğunda ve 265 koltuklu otobüs, Dresden kentindeki Fraunhofer Ulaşım ve Alt Yapı Sistemleri Enstitüsü ile Dresden Teknik Üniversitesi tarafından geliştirilip, üretildi.

Sıradan bir otobüs şoförü tarafından kullanılabilme özeliğine sahip olan dünyanın en uzun otobüsü, önümüzdeki sonbahardan itibaren Dresden kentinde hizmet vermeye başlayacak.

30 metre uzunluğundaki "Die Autotram"ın, 12 metre uzunluğundaki bir otobüsün hareket etme, geriye ve ileriye gitme manevralarına sahip olduğunu belirten Fraunhofer Enstitüsü yetkilisi Matthias Klinger, ürettikleri aracı kullmak için özel bir ehliyete ihtiyaç duyulmadığını söyledi.

Tramvaya göre daha ucuz

Tren ve tramvaya göre maliyeti daha düşük olan "Die Autotram" aynı zamanda çevre dostu bir motora sahip. 30 metre uzunluğundaki otobüs, trafikte özel bir yola da ihtiyaç duymuyor. Dresden kentinde, normal trafikte seyredecek otobüsün testleri başarıyla geçeceği belirtiliyor.

Bazı ülkelerin ilgisini çekebilir

Almanya dünyanın en uzun otobüsüne Hindistan, Çin, Rusya ve bazi Arap ülkelerinin ilgi göstereceğini düşünüyor. Bir otobüsün maliyetinin 3.4 milyon Euro'ya mal olduğu da belirtildi.




Türk Tiyatrosuna Yeni Sistem

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Komisyonu'nda İstanbul Şehir Tiyatroları yönetiminin sanatçılardan alınarak belediyenin bürokratlarına devredilmesi kararıyla başlayan ve muhafazakar sanat tartışmalarına kadar ilerleyen süreç noktalanıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye ve devlet tiyatrolarının özelleştirilmesi ya da özerkleştirilmesiyle ilgili girşimiyle hazırlanan yasa taslağı ortaya çıktı. Ancak Yeni Akit Gazetesi'nin ulaştığı yasa taslağında, özelleştirilme ya da özerkleştirme olmaması dikkatleri çekiyor. Yasa taslağı Türk tiyatrosu için yeni bir sistem öngörüyor.

Tütk tiyatrosuna yeni sistem

Tiyatrolara ilişkin çalışma Başbakanlık ile Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde koordineli olarak yürütülüyor. Çalışmanın bu ayın sonunda Bakanlar Kurulu'na gelmesi öngörülüyor. Değişikle Devlet Tiyatroları ile Şehir Tiyatroları'nın yanı sıra Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, Devlet Opera ve Balesi ile Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası da yeni bir yapıya kavuşacak.


Kadrolar eritilecek


Paket, öncelikle fazla olduğu öne sürülen kadroları eritmeyi amaçlıyor. Bu çerçevede, sanatçıların emekli olmaları için teşvik uygulamaları yürürlüğe girecek. Emekli maaş ve ikramiyelerinde artış yapılacak. Boşalan kadrolar yerine ise sözleşmeli modeline geçilecek.


Sadece sahneye çıkan oyuncular teşvik ücreti alacak


Sanatçılarla, kurullara sunulan oyun projeleri dahilinde sözleşme imzalanacak. Sözleşme, oyunun ya da herhangi bir sanat temsilinin süresince geçerli olacak. Böylece, "Oynasa da oynamasa da maaşını alma" dönemi sona erecek. Geçiş döneminde, halen yürürlükte olan tüm sanatçıların maaşlarına ilaveten "teşvik ücreti" almalarına son verilirken, sadece sahneye çıkan oyuncular "teşvik ücreti" alabilecekler.


Kurum etkinlikleri dışında kazanılan paranın %30'u devlete


Oyunculardan ücretsiz izin alanların dışındakiler ise kurum etkinlikleri dışında katıldıkları dizi, konser, sinema ve benzeri faaliyetten elde ettikleri gelirin yüzde 30'unu kurum adına açılacak hesaba yatıracaklar.


En Yaşlı Panda Aramızdan Ayrıldı


Dünyanın en yaşlı erkek pandası 34 yaşındaki Bao Bao Berlin hayvanat bahçesinde hayatını kaybetti.

Dünyanın en yaşlı pandası olan Bao Bao'yu 1980 yılında dönemin Çin lideri Hua Guofeng Almanya'ya hediye etmişti. Panda 1984 yılına kadar partneri Tjen Tjen ile birlikte yaşadı ancak bu tarihte dişi pandanın ölmesinin ardından Berlin hayvanat bahçesindeki hayatına yalnız devam etti. 1991 ve 1994 yıllarında hayvanat bahçesi görevlileri Bao Bao'yu yeni dişilerle çiftleştirmeye çalıştı ancak bu çabalar sonuçsuz kaldı.

Berlin hayvanat bahçesi yetkilileri Bao Bao'nun uykusunda huzurlu bir biçimde öldüğünü söyledi.

Çin uzun yıllardır pandaları diplomasi aracı olarak kullanıyor ve dostluk göstergesi olarak çeşitli ülkelere bu ayılardan hediye ediyor. Şu an dünyada yaklaşık 1900 panda yaşıyor. Bunların 1600'ü Çin'de doğal ortamlarında, kalan 300'ü ise dünyanın çeşitli yerlerindeki bakım merkezleri ve hayvanat bahçelerinde yaşıyor.

Muzun Faydaları Saymakla Bitmiyor


Sağlık ve mutluluğun meyvesi muz: Muzu sağlıklı meyvelerin baş köşesine yerleştiren temel özelliği en güçlü potasyum depolarından biri olması.

Sağlık ve mutluluğun meyvesi muz: Muzu sağlıklı meyvelerin baş köşesine yerleştiren temel özelliği en güçlü potasyum depolarından biri olması. Tansiyonu düşürme, kalbi aritmilerden koruma, kas güçsüzlüğünü azaltma gibi onlarca faydası var.

İşte muzun hikayesi: Muz yalnız sağlık değil, mutluluk veren bir meyve:

Mutlu eder: Muz yemek sizi gerçekten mutlu eder. Bunun nedeni serotonin isimli doğal kimyasalın salgılanmasına destek olması, beyni adeta serotonine boğup mutluluk sarhoşu haline getirmesi.

Yüksek miktarda serotonin beyne sadece iyilik hissi, keyif ve mutluluk da vermez, aynı zamanda daha iyi iletişim kurmanızı, daha hızlı düşünmenizi, daha kolay konsantre olmanızı, daha çabuk karar vermenizi sağlar.

Çabuk karar vermeyi sağlar: Tenis şampiyonalarında dünyaca ünlü tenisçilerin maç aralarındaki kısa dinlenmeleri 'yarım muz' ile değerlendirmelerinin nedeni de yalnızca muzun ve özellikle de içindeki potasyumun sağladığı hızlı enerji değil, çabuk karar vermeye, konsantrasyona yaptığı olağanüstü katkıdır. Tabii bir de sağladığı iyilik ve mutluluk hissi...

Tansiyonu dengeler: Muzun sağlık yararlarına gelince... Muzu sağlıklı meyvelerin başköşesine yerleştiren temel özelliklerinden biri bilinen en güçlü potasyum depolarından biri olması.

Bir muzda ortalama 400-450 mg civarında potasyum vardır. Potasyum her şeyden önce en önemli yaşamsal minerallerden biri. Tansiyonu düşürmede, dengelemede son derece önemli görevler üstlenir. Yakın zamanda yapılan bir çalışma günde iki muz tüketen hafif hipertansiyonluların çoğunda tansiyonun ilaç kullanmadan bile ayarlanabileceği gösterildi.

Kalbi aritmilerden korur: Potasyumdan zengin olma özelliği muzu kalbi aritmilerden koruma, kas güçsüzlüğünü azaltma, kas-sinir ilişkisini iyileştirme gibi özelliklerle de taçlandırır. Hipertansiyon konusundaki olumlu katkısı da çok önemli bir nokta.

Güçlü kemik yapısını garanti eder: Potasyumdan zengin bir meyve olması güçlü bir kemik yapısına da sahip olmanızı garanti eder. Çünkü güçlü bir iskelet sistemine sahip olmak sadece kalsiyum ve D vitaminine bağlı bir durum değildir. Güçlü kemikler için potasyum da gerekir.

Vitamin deposu: Muzda pek çok vitamin de var. Ama özellikle bol bulunan vitaminlerin başında B6 geliyor. Bilindiği gibi B6 vitamini sinir sisteminin sağlığı özellikle strese karşı mücadelesi için çok önemli bir doğal madde.

Strese karşı en iyi çözüm: İşte bu nedenle 'Strese karşı muz' formülü son derece mantıklı ve etkili bir çözüm. Sabahla öğle aralığında tüketeceğiniz bir muzla daha keyifli, sakin ve stressiz bir gün geçireceğinize emin olabilirsiniz. Muzun yorgunluğu ve sinir zafiyetini giderdiğini de bir kenara not edelim.

Bazı kanserlere karşı korur: B6 vitamininden zengin yapısı muzu özellikle bazı kanserlere karşı korunmada da önemli doğal bir güç haline getiriyor. Özellikle kalın bağırsak ve rektumda oluşan kanserlerle böbrek kanserine karşı korunmada muz oldukça etkili bir kalkan.

Böbrek kanseri riskini yarı yarıya düşürür: Bir araştırma, haftada dört muz tüketenlerde böbrek kanseri riskinin yarı yarıya düştüğünü, bir başka araştırma da B6 vitamininden zengin beslenmenin kalın bağırsak ve rektum kanseri olasılığını neredeyse yüzde 25'e yakın bir oranda azalttığını gösteriyor.

Bağırsak dostudur: Muzun daha pek çok marifetleri var. İsterseniz onları da sıralayalım. Muz, posadan zengin yapısı nedeniyle de önemli bir meyve. Bağırsak fonksiyonlarını dengeliyor. Kabızlığa da, ishale de iyi geliyor. Ayrıca bağırsağın probiyotik gücünü de artırdığı için bağışıklık sistemini de güçlendirdiği biliniyor. Muzda B1 vitamininin C, D ve E vitaminlerinin ayrıca folik asitin de bulunduğu belirlenmiş.

Midevi yararları var: Çok fazla olmasa da diğer meyvelerle karşılaştırıldığında demir ve magnezyumdan da zengin bir yapısı var. Yani vitamin ve mineral muhtevası çoğu meyveyle karşılaştırıldığında oldukça fazla. Muzun 'midevi' yararları olduğu da biliniyor. Reflüsü, ülseri olanlara özellikle ara öğünlerde muz tavsiye ediliyor. Yararları saymakla bitmiyor değil mi... Muz, bitkisel protein bakımından da güçlü bir meyve...

Cinsel gücü artırır: Son bir not daha: Çoğu erkek, muzun cinsel gücü artırdığını da düşünüyor!


Uykusuzluğa iyi gelir: İsterseniz şunları da bir kenara not edin: Muz kalbi daha düzenli çalıştırıyor. Yorgunlukla mücadelede çok etkili bir meyve. Bu özelliğinin de potasyum ve magnezyumla B6 vitamininden zengin oluşuyla ilgili olduğu düşünülüyor.

Uykusuzluk sorunu için de muzdan faydalanmak mümkün. Akşam yemeğiyle uyku arasındaki ara öğününüzü özellikle uykusuzluk sorununuz varsa orta boy bir muzla değerlendirmenizi tavsiye ederim. Bu da muhtemelen potasyum ve magnezyumdan zengin olmasına bağlı bir özellik.

Kalorisi yüksek Bu özellikleri nedeniyle çoğu sağlık yazarı geçen hafta yazdığımız 'Günde bir elma yemek doktoru evden uzak tutar' açıklamasını elma değil muz için kullanmak gerektiği kanısında! Bir muzda ortalama 100-125 kalori var. Yani eğer muzun kabahatlerinden bahsedecek olursak kalori içeriğinin biraz fazla olduğunu söyleyebiliriz.

Ayrıca glisemik yük bakımından da dikkatli tüketilmesi gereken bir yiyecek. Çünkü glisemik indeksi 50'nin üzerinde. Ama bu iki nokta sadece kilo sorunu olanlar için geçerli. Eğer böyle bir sorununuz varsa ara öğünlerde bir değil de yarım muz yemeniz daha isabetli olacaktır..
27 Ağustos 2012 Pazartesi

Google 'dan Herkese Ücretsiz Kurs !


Google'ın herkese ücretsiz olarak sunduğu bu online kursun konusu oldukça ilginç: Google!

Google'ın arama işlevlerini öğrenerek çok daha hızlı ve verimli aramalar yapmanız mümkün olabilir. Bu konuda en iyi kaynak, belki de Google'ın kendisi.

Google, öncesinde kayıt ile sunduğu arama derslerini artık herkes için ücretsiz olarak sunuyor. 6 dersten oluşan kurs, operatörleri kullanarak arama gibi gelişmiş arama tekniklerini, bilgileri daha kolay bulmayı (arama kısayolları ile) ve fazlasını içeriyor. Eğitim içersinde katılabileceğiniz çeşitli etkinlikler ve yarışmalar da var.

Dersler bölümlere ayrıldığından Google yeteneklerinizi geliştirirken çalışmalarınızı parçalara bölebiliyorsunuz. Derslerin belki de tek dezavantajı ise İngilizce olarak sunulmaları. Google'ın eğitim sayfasına bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.


Deprem ve Savaşta Can Kurtaracak


Deprem ve tsunami gibi doğal afetler ile savaşta bombardıman sonrası oluşabilecek bina yıkımlarının neden olduğu can kayıplarının önüne geçilmesi amacıyla yeni bir sistem geliştirildi.

Darbeleri emme özelliğinin yanı sıra içerisindekilere depolanmış gıda, su ve oksijen ile hayata kalma imkanı tanıdığı iddia edilen “Can Küre” adlı sistemin mucidi emekli albay Ali Ceyhan, sistemi geliştirme hikayesini ve özelliklerini anlattı.

Sistemi geliştirmeye, 1999 Marmara Depremi'ndeki ölümlerden etkilenerek, “deprem değil bina öldürür” anlayışıyla yola çıktığını, 10 yıllık çalışma sonunda afet ve savaş durumlarında meydana gelecek bina yıkımlarında insan hayatını koruyacak bir sistem geliştirdiğini söyledi.

Ceyhan, “Can Küre” adını verdiği sistemin iç içe iki küreden oluştuğunu belirterek, çelik ve kompozit malzemelerden yapılan dış kürenin darbeleri emdiğini, iç kürede ise oturma yeri, ilkyardım malzemeleri, gıda ve su bulunduğunu kaydetti.

Kürenin içinde 3-4 kişinin günlerce dış etkenlerden zarar görmeden yaşayabileceğini ifade eden Ceyhan, “Küre, ev ve iş yerlerinde kullanılabilir. 1,5 metre çapında olduğu için çok yer kaplamaz. Kürenin kişi kapasitesi isteğe göre artırılabilir. Yangın, toz bulutu ve zehirli gazlara karşı tecritlidir” diye konuştu.

“Testler başarılı”

Ceyhan, yaptığı prototip kürenin, Ege Üniversitesi Mühendislik Laboratuvarlarındaki testler ve bilgisayar simülasyonundan başarıyla geçtiğini belirterek, şunları söyledi:“Küre, metrekareye 25 ton gücünde darbe ile metrekareye 100 ton moloz ağırlığına dayanabiliyor. 10 katlı bina yıkıldığında küre üzerine yaklaşık 5 ton yük bineceği düşünüldüğünde ne kadar dayanıklı olduğu anlaşılır. Daha önce de bina yıkılmalarında can kaybını önlemek için çalışmalar yapıldı. Ancak, bu sistem daha pratik ve yenilikler içeriyor. Küre istenilen yere kurulabilir. İç küre, dış kürenin konumuna göre düşey konuma getirilebiliyor, yani kürenin hareket etmesi halinde bile baş üstü kalma gibi bir durum söz konusu değil. Bu, yeni bir özellik. Ayrıca benzer amaçlı sistemlerden daha hafif ve dayanıklı.”

Patentli ürün

Sisteme, Türk Patent Enstitüsü'ne yaptığı başvuruyla “Doğal afet ve savaşta kullanılabilen iki korunma bölümlü can kurtarma modülü” adıyla patent verildiğini dile getiren Ceyhan, 1,5 metre çapındaki 3-4 kişilik kürenin yaklaşık 3 bin liraya mal olduğunu, seri üretim halinde maliyetin daha da düşebileceğini belirtti.
Can güvenliği düşünüldüğünde maliyetin fazla olmadığını kaydeden Ceyhan, “Bir televizyon parasına 4 kişilik bir ailenin can güvenliğini sağlıyor” dedi.
Ceyhan, Türkiye'de deprem fobisi nedeniyle, küçük şiddetteki depremlerde bile korku nedeniyle camdan atlayarak yaralanan ya da hayatını kaybedenlerin olduğunu ifade ederek, “Evinde küresi olan, deprem anında camdan atlamak yerine küreye yönelir. Hem deprem hem de hem de deprem fobisi sonucu atlamalar nedeniyle meydana gelen üzücü olaylar önlenir” dedi.


Anneanne Torununu Doğurdu


ABD’de bir anneanne, kalp hastası kızı için taşıyıcı annelik yaparak kızının oğlunu dünyaya getirdi.

ABD’nin Maine eyaletinde yaşayan Linda Sirois (49), kızı Angel Hebert (25) yapılan testlerde hamilelik için riskli çıkınca, kendisine taşıyıcı anne olabileceğini söyledi. Buna önce soğuk bakan genç kız daha sonra teklifi kabul etti. Birçok klinik, yaşından dolayı Sirois’e taşıyıcı anne işlemi yapmak istemedi. Sonunda Massachusetts eyaletinde bir klinik testlerden geçmek şartıyla olumlu yanıt verdi. Angel Hebert’in yumurtalığı kocasının spremleriyle döllenip Sirois’in rahmine yerleştirildi. Büyükanne, torunu Madden’ı 13 Ağustos’ta sağlıklı bir şekilde dünyaya getirdi. Daha önce dört doğum yapan Linda Sirois, “En büyük çocuğum üniversitede. O yüzden rahat bir doğum yaptım. Bulantı bile hissetmedim” dedi.

Annem Doğumhanede 

Kızı Angel, annesi doğum odasındayken yaşadıklarını “korkunç” diye niteledi. Oğlu Madden için ise “Şempanze gibi yiyor. Ama hiç ses çıkarmıyor” dedi.


Google 'ın Efsane Tuşu Değişti


Google ana sayfasında yıllardır aynı şekilde duran düğme, artık durduğu gibi durmuyor!

Google'ın giriş sayfasındaki "Kendimi şanslı hissediyorum" düğmesi yıllardır yerini koruyor. Aramayı eğlenceli bir hale getiren işlev, ilk arama sonucuna otomatik olarak gitmenizi sağlıyor. Şimdi ise Google, yaptığı küçük bir değişiklik ile fareyi düğmenin üzerine her götürdüğünüzde farklı bir düğme metni gösteriyor.

Yenilik Türkçe Google sayfasında şu an çalışmıyor. Ancak Google.com sayfasında (İngilizce sayfaya gitmek için sağ alttan "Google.com"a tıklayın) fareyi "I'm feeling lucky" düğmesinin üzerine götürdüğünüzde "I'm feeling hungry" veya "I'm feeling trendy" gibi bir düğmeyle değiştiğini görüyorsunuz. Düğme, o an yazılı metne göre işlev görüyor. Örneğin düğme üzerinde "I'm feeling trendy" yazarken ona tıklarsanız, Google'da o an sıkça aratılan dizileri görüyorsunuz. Düğmede "I'm feeling doodley" yazarken ona tıklarsanız, rastgele bir Google logosu ile karşılaşıyorsunuz.

Düğmenin gösterdiği diğer seçenekler arasında rastgele sanat çalışmaları ve restoranlar var. Google'ın "Kendimi şanslı hissediyorum" düğmesi, anında arama özelliğinin gelmesiyle beraber popülerliğini yitirmişti.